Tek kelime etmeden konuştuk uzunca.
O anlattı ben dinledim. Gözlerinin Hira dinginliginde dillendim..
Anlattı.
Durdu. Baktı. Gözleri yaşlıydı.
Belliydi, yastaydı..
Neydi onu bu denli sıkıntıya sevk eden.
Anlamadım.Sonra yakayım mı kafiri? dedi.
Kafir kimdi?.
Yanması gereken bir başka yürekmiydi? Yüreğini daraltan.
Yakılmış ama bugusu dagılmamış,
Dahası,etkisi sokak ötesinde kalmamış..Tabii rahat olun dedim.
Önce çakmağı çıkardı sonra bir “besmele” fısıldadı.
“-Acılarımı yakıyorum 20 senedir.
Halen bitmedi” dedi.
..ve ekledi:
“sanırım;
Nefesimin bereketi yok.
Bunca senedir bitmez mi? Gitmez mi?
Hicreti hiç yok mu acıların?SubhanAllah.
Bu nasıl bir cümledir.
Yanık kokulu.
Buram buram..
“Acılar,hicret etmez mi?”Uzaklara dalmış gözlerim..
Gözlerine değdiğinde ise artık çok geçti.
Yüzü çizgi çizgi derinleşmişti.
Senelerin izi 20’sinden sonra belirmiş,
40 yaşını yaşlandırmıştı…
Çizgiler,ömrünün dansını yapadursun yüzünde,
Ellerine kaydı gözlerim.
Estagfirullah dedim.
Titreyen ellerinde;Dünya, dengesini kurma çabasına girmişti çoktan.
Dünya’nın da anlamadığı sigarasında geçmişi yakma çabasıydı.
20 yıllık bi gayret,gel gör de iç geçirme.
20 senede ömrü yak,anıları yak,yaşanmışlıkları yak.
-Yak,varsın Dünya dönsün,
Ben ölmüşüm,o gitmiş.
Her şey bitmiş. Dünya,20 sene önce bitmiş..
Şimdi onun mezar taşı,benim anılarım var..
Uzatmayalım dedi.
Uzatmadı. Sigarası bitti.
Başını öne eğdi.
Kelamları koydu heybesine.
-Daha görünmedi Azrail,
Sanırım bu şehre de gelmeyecek.
Ben ona gideyim dedi..
Yürüdü ve gitti.
Zamanı topladı,anıları topladı,yüreğini topladı,sevdasını topladı.
Geri kalan Dünya’ydı .Zaten o, yürek bavuluna da sığmazdı..
O gitti. Ben kaldım.
O kanat çırptı ben ise sadece baktım.
Yaşamak,rüya idi,o sırra yürüdü,
Biz hülyalara döndük…
O yaşadı,biz öldük.
O gördü,biz kördük..
O dirilişe yürüdü,