Dudaklarından öpmem için bıyıklarını kesmesini söylemem gerekiyordu. Bir insanın bıyıklarının çıkması ne kadar anlamsız oysa, toplumda ona ne kadar getirisi olabilir ki? Buna inanırım evet sakal ve mavi göz bir insana yakışıyor ama ben bıyığın yakıştığı tek canlının fok balığı olduğunu söyleyebilirim, tıpkı çizgi filmlerdeki gülümseyen bir fok balığına benzetebilirdim, evet o kadar seviyordum ama öpünce batıyordu dudaklarıma, küçüktü ve küçük ağızlı uzun bıyıklı biriyle öpüşebilmem için biraz daha tutkulu olmalıydım.
İlk ilişkimdeki adamın böyle dertleri yoktu. O belki de güzel öpüşüyordu, insanın unutamadığı şeyler acıları gibi hoşuna gidip de değiştiremediğin şeyler, tıpkı Tanrı’ya tapmak onu bir şekle sokamamanın iman sayıldığı gibi. Ben imanında değiştirebileceğine küçüklükten inanmıştım, gökyüzünde bulunan bir yaratıcıya ne kadar ibadet edersen et, beşinci katta oturmadığın sürece duaların hiçbir önemi yoktu. Dua duvarlara çarpar ve insanların kulaklarına gider, oradan insanlar benim dilimden çıkan sözlerle, imanımı sorgular ve mutlu olurdu. İnsanın sevgisi ile iman duygusu da böyle aslında, o da duvarlarda izler bırakıyor. Ben duvarları bıyıklar gibi görüyorum. Onları hiç yok edemeyeceğim, evet, onları kazıtsa bile o zaman yanımdaki bambaşka bir adam olacak, o adama alışabilecek miyim hayır, ondan neden ayrılmıyorum sorusunu düşündüm. Bunun cevabını bir önceki ilişkimdeki ölen sevgilime borçluyum, insan kimseyi sevmeyeceğim diye yola çıkıyorsa mutlaka kimsenin içinde de beklediği biri vardır. Şu ölen ve iyi sevişen sevgilim, bana sosyo-kültürel olarak daha yakındı, fotoğraf makinası vardı ve beni de bu işlere – bu işlerden kastım, herkesin fotoğraf çekebileceği inancına – bulaştırdı. İlk önce yaprak, sonra gökyüzü derken, son olarak kendi bedenlerimizi çekip utanmaya kadar süreçledik bu durumu. Öpüşürken onunla fotoğraf çektirmenin tadını size, iyi bir kitap okuyucusu iseniz, o kitabın ilk baskısını duyduğunuz andaki hislerle karşılaştırabilirim. Şu bıyıklı çok kitap okuyor, belki de çekici tarafı da bu. Bazen düşünüyorum da, bu kadar sevişme isteği varken, neden içime alamıyorum, açık ve net içimde sadece kocamın var olmasını düşünüyorum. Sevişirken yüzler yok, biraz ışık var, karşımdakinin pantolonu kapalı ve biraz kanatmış olmalı, zevk verebileceğini sanması bile bana zevk veriyor ama sonrasında beni öpmeye çalışıyor, önceden bunu yapmıyordu, duygusal ve seksist, ne kadar zalimce bir malzeme.
Yan yanayken sadece öpüşüyoruz, o mastürbasyon yapıyor. Kimseyle sevişmiyor biliyorum, çok güzel anlatıyor, canım istediğinde bıyıklarını kestiriyor, canım istediğimde ise, çıkar artık şu ceketi diyorum. Sonrasında beni arzuluyor, istemiyorum. Bir insanın her gün aynı kişiyi arzulaması ne kadar aşktan uzak değil mi? Canım hiçbir erkekle olmak istemiyor ama ölen sevgilimin ardından da bir başka kişiyi de öldürme korkusundan mıdır nedir, bunları hayatımdan çıkaramıyorum.
Birazdan yaklaşacak ve güzel sözler söyleyecek, önceden utangaçtı artık daha istekli, seksist olduğu anda bir anda üstüme çıksın istiyorum, sonrasında gözleri düşüyor, sanki bana zarar verecekmiş gibi bakıyor bana, o anda sanki erkek kardeşimin ayaklarımın ucunda salladığımı düşünüyorum. O anda boynundan bir ısırık alarak onu ağlatıp, yüzüne tükürmek geliyor ve sana diyorum, sen bir erkeksin, bu kadar duygusal olma, insanlar için bu kadar ince düşünürsen daha da duygusallaşacaksın, lütfen birazcık bıyıklarını uzatmayı kes, tüm görüntün bir erkeği andırıyor ama çirkin bir kadının yüzüne sahipsin, bunu sadece seninle sevişen kadınlar bilebilir demek geliyor . Bir insanı bu kadar kapatacak şey nedir, romantizm dediğin şey antikaları sevmeyi bir fark olarak düşünenlerin, oyuncağı olmaktan başka nedir ki? Bir insana sürpriz yapabilmek için zamanını harcamanın, onu mutlu etmenin, sevişmede hiç yapmadığın bir şeyi yaparak, onu özel kıldığını sanmaktan değil ki?
Şu anda bana sarılarak uyuyor, kokusunu seviyorum. Bir insanın kokusu ve salgılarını ancak sevebilir bedeniniz, kalbini, beynini ya da herhangi bir organizmasını sevmeyi bırakın, ayak fetişisti olan kaç ayakkabıcı tanıyoruz ki? Onun kirpiklerinin uzunluğunu seviyorum, gözlüğü çıkardığında yanımda bambaşka bir adam yatıyor sanki. Bu benim tutkumu arttırıyor ama bir anda onunla olma hissi beni yaralayacakmış gibi geliyor. Baksanıza insanlar değişiyor günden güne, bazen çok sert çıkıyorum, üzüyorum, üzülüyor, susuyor ve diyorum ki, ileride bu adamla evlenmek sadece bana toplumdaki aciz bir adamı insanlığa gösterme çabası olacak. İçime girmesini istesem de kocam izin vermiyor. Hiç tanışmadığım ve bir toplumsal gösterge olan namusum izin vermiyor. O yüzden kendimi defalarca başka adamlarla düşledim ama hep o anda gözlerim yaşardı. Birçok bakire arkadaşımla aynı düşüncedeyiz, telefona mesaj geldi, korktum. Onlar da benim gibi düşünüyor, kocalarımıza nasıl hesap veririz, erkek öyle değil ki. Hangimiz ilk yattığımız adamdan gurur duyduk ki? Hep bir tarafını güzel sayarız, işte, karşımdaki duygusal adamında yaşadığı üzgün durumda bu, özel bir şeyim yok, bir kasığım var, güzel bir suratım ve başka bir şeyim yok. Yatakta bile iyi değilim. İyi olsam ne olacak ki, her adamın üzerimdeki kokusunu ayırt bile edemezdim. Hiç seviştiğim adamla, güneşin doğuşunu izlemedim… Mumun icadını sağlayan karanlık gibi seviştiğim erkeklerin yüzleri ama bir o duygusal, sanki o karısına karşı bir sorumluluk içerisinde ama bir anda değişip, tüm kadınların kasıklarını içiçe koymuş gibi istiyor insanları. Ben ise Allah’a inanıyorum, sürtünmek hoşuma gidiyor.
O dediğim gibi, birkaç saat önce boşaldı ve uyuyor. Onun kariyeri, başarıları, hayalleri ve korkuları hepsi bir titreme ile uykuya daldı. Şu anda canım, onun uyanmasını istiyor. Beni tekrar arzulasın ve tekrar uyusun istiyorum. Tekrar arzulasın ama uyusun, uyurken bile beni arzuladığını söylesin, babamla aynı ismi taşıdığından onun kulağına sadece geleneksel sevgi sözcükleri fısıldıyorum ve tekrar beni istemesini isterken, o artık bedenin yorgunluğu ile baş başa kalmak ve şeker ihtiyacını gideremediğinden, daha da yağ yakıyor ama bu kadar duygusuz değildi. Duygusaldı, onu kırmak benim tırnağımı kırmak gibiydi. O kadar canı yansın ve daha çok arzulasın istiyorum. Ölen sevgilim bana aldığı kitabındaki notu aklıma geldi birden, ” seni bu kitabı okurken becereceğim ” ne kadar azdırıyor beni hala. Onun mezarının üstünde belki de yeni sevgilimle sevişmeliyim. Onu kısmen toprağın altına gömüp sadece içimde olduğunu bilmek istiyorum. Ama kocama nasıl hesap verebilirdim ki. Mümkün, artık tabularımız yok, telefonda,internet üzerinden, güzel sözlerle sevişiyoruz ama ben bunu istemiyorum. Dediğim gibi inançlıyım ve kimseye ait olmak istemiyorum. Babamın yüzüne bakarken utanmak istemiyorum. Onların ölmesini beklesem bile, dışarıda yürürken bu kadın az önce bakireydi diyeceklerini duyar gibi oluyorum. Ben sadece seviştim, gerçekten de olmadı, sakın, hayır, sadece içten içe istedik, krizlerimiz vardı, birinin beni sevdiğini hissetmem gerekiyordu, anlık oluverdi ama gerçekten de olmadı sadece kalçamı biraz sevdi, hayır, kocama saklıyorum, hayır Türk toplumuna saklıyorum, hayır bir adamın eril güçlerine saklıyorum, hayır sadece bir kadın olarak, onu kimseyle paylaşamıyorum, hayır, hayır, onlarlayken kocacım seni düşüyordum, kimseye ait olamadım, bak, görmüyor musun?
O uyurken Sezen Aksu şarkısı söyledim. Tenim ne kadar yumuşak, ne kadar pürüzsüz, ismimi Duru olarak değiştirebilirim. Bir nefeslik duraklarda çiçek açtım ama, lütfen, ben kocama aitim. Ne taciz edildim ne de tahrik oluyorum. Lütfen uyan, yanında bu kadar acı çeken bir insanın yumuşak tenine zarar vermek seni nasıl tahrik edecek söyler misin bana? Hemen televizyonu açıyorum ve oradaki dövülen kadınların yüzlerini bir bir aklıma getiriyorum ve kocamdan da soğuyorum. Güzel bacaklı kadınlar çıkıyor haberde ve o kadar imreniyorum ve bir bakıyorum, erkeğim ona dokunuyor ve ben kasığımı deşmek için başka bir adamı arzuluyorum. Sonra utanıyorum, benim yumuşak tenim, ben, ben bu sefer istemiyorum, başım ağrımadan istemiyorum. Babam bana masalda anlatmadı, hani, insanın uzakta bir babası vardır, o baba hiçbir zaman o baba değildir, insan regl olduğunda babasının yanında utanır ve bunu anlaması için saklanır, ben de utanıyorum tüm insanlardan ve özlüyorum da, birden televizyonda bir tartışma programı başlıyor, işçi sınıfı diyor, onlar bu toplumun bakireleri ve frijitleri diyorum kendi kendime, nasıl çıkarım yapıyorum, etrafımdaki arkadaşlarımdan mı bunu anımsayamıyorum. Bir kanal daha değişiyor ve doğadaki yaşamdan bahsediyor, üremek için, her şey üremek için diyorum ve çocuk kanallarını açıp gözlerimi dolduruyorum, sonra bir yaprak koparıp, oğlumun ismini arıyorum. Benim gibi kadınlar neden hiç kız istemez diyorum, bunun cevabı için bir yaprak daha çekiyorum ve bir sure çıkıyor, yine matbaada yanlış basılmış, bekara suresi yazmışlar, yırtamıyorum, üç kez öpüp onu yukarıya kaldırıyorum. Üstü üste üç kez babamı öptüğümde annemin yüzü düşüyordu. Sonra fark ediyorum, sevdiğim herkesin cinsiyetsiz oluşunu anımsıyorum. Eğer sevişirsek seni nasıl sevebilirim ki dedikten sonra bir yaprak daha koparıyorum. İsmi beğeniyorum sonra kocamın ismi ya aynı olursa paniğine girip, tekrar yırtıyorum. Üşüyorum, bu kez biraz daha üşüyorum ve yatağa geçiyorum, o sıcak ve duygusal, hiç rüyasında boşalmamış bir adamdan nasıl olur da böyle büyük bir aşk hayal ettirebilirim diyorum, sonra uyandırıp, horluyorsun diyorum, uyku sersemi özür diliyor ve bana sarılıyor, kasığı kasığıma yaklaşıyor, önce bir irkiliyorum, sonra regl olduğumu hatırlayıp, Tanrı’ya dua ediyorum, yoksa kocamın ailesinin yüzüne nasıl bakarım?