Kahraman ceddime,
Bu yola, Anadolu davasına, tevhit mücadelesine, kefenini giyerek çıkan Sultan Alparslan’ın yoldaşları, Hoca Ahmet Yesevi’nin talebeleri, Rahmet’in elçileri, siz Anadolu’nun Fatihleri sizlere selam olsun.
Sizlere olan muhabbetimi , hayranlığımı, selamımı yazmak, yaklaşık bin yıl sonrasında nasip oldu şu kendince kalem tutabilen ellere…
‘’Ey Oğul, bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana.’’ sözündeki bir dolu anlamı omuzlarınıza yükleyerek çıktınız geldiniz ata yurdundan, bozkırlardan. Sizler Türk’ün devlet-i ebet müddet fikrinin fedaileriydiniz. Evet, Anadolu Türk’ün değildi ama bu topraklar İslam’ın şereflendirdiği topraklar olabilirdi. Sizler bunu yaptınız ey muhabbet fedaileri! Sizler gittiğiniz yerlere tohumlar saçtınız, koca çınarları kurdunuz, sizler o büyük yeşil sancağın altında insanları huzurlandırdınız. Büyük bir iş başardınız, sizlerin torunları Anadolu’yu hep yeşil tutanlar…
Edebali dedi ki ‘’Kökü sağlam olan ağaçlar, gök tarafından kucaklanır.’’ İşte sizlerin evladı Osman Bey aldı sancağı, Gök tarafından kucaklandı.
İşte Yavuz Sultan Selim, Allah’ın Halifesi, hilafeti getirdi Osmanlı’ya. Yeşil sancağı yükseltti Anadolu’dan…
İşte Fatih, Ayasofya’yı şereflendirdi sizlerin ışığında, ezan yankılandı şu boğazda. Peygamber Efendimiz’in övgüsüne nail oldu ve yeşil sancağı dalgalandırdı aşılmaz denen surlarda.
İşte Abdülhamit, Hicaz’ı, Yemen’i, Filistin’i şereflendiren. Abdülhamit ki Gök tarafından kucaklanan.
İşte Bediüzzaman. ‘’Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada İslamın sadası olacaktır” deyip Anadolu’yu derin buhranlardan çıkartmaya hayatını adayan…
Tuna’yı bilir misiniz? Ya Çanakkale’yi? Nice civan yiğitlerin, yüreklerini kavuran acıları sılaya bırakıp gözlerini ebediyyen dünyadan çekip dönülmez diyarlara göçtükleri… Onlar sizin torunlarınız.
Saraybosna’yı, Srebrenitsa’yı, Kosova’yı, Kırım’ı bilir misiniz? ‘’Namus hayattır’’ deyip hayatlarını temizce sonlandıran… Onlar sizin torunlarınız, tevhit için mücadele nefes alıp veren…
Ağaç kökü üstünde boylanır, kökü üstünde dallanır, meyve verir, ballanır. Anadolu, senin köklerinin dal-budak saldığı kutsal bir mabettir. Evet, burada Alevisi, Sünnisi, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi ‘’Türk’’ olmuştur. Onlar sizden aldığı ilhamla iskan ettiler buraları. Düşmanlık etmeyip buraları filizlendirdiler. Asla namerde el açıp dilenmediler. Umutla dirilmeyi bildiler her kara kışın ardından.
Anadolu bir okul sizlerin kurduğu. Koskoca bir medrese, bir çilehane… Bu okulda ilk sevgi sonra umut öğretilir.
Onlar, bizler sizin torunlarınızız. Dünya bizden çok şey öğrenecek. Anadolu, gücünü geçmişten alanların diyarı. Bizler sizlerden aldığımız ilhamla, sevgiyle, umutla ve inançla bakacağız geleceğe. Bizim de bu kutlu şarkıya ekleyecek mısralarımız vardır, bizim de çorak sinelere üfleyecek ruhumuz. Bu dünyada savaşı körükleyenlere sizlerden öğrendiğimiz muhabbet sözcükleriyle verecek cevabımız var.
Bizler sizlerin torunları. Bizler muhabbet fedaileri. Nur içinde yatın. Bizler yenilgi yenilgi büyüyen zaferin söyleyicileri. Bizler yeni mısraların yazarları…