Bir yarım, belki çeyrek…
Düşlerimden düşen bulanık damlalar kirleten ruhumu
Bir filizken eğildim, daha da doğrulamam
En uzak yollara muhtaç eder etinden kemiğinden yoldaşların
En çıkmazındayım yolların
Yıllarımın hesabı yapılmadan masalarda harcanmış
Dönmek zamanıdır belki
Ölmek zamanı belki, tadını almak için doğmanın
Kırkikindi dendi adına gelen sağanağın, öfkemden kırk gün gece ağladım…
Sarpa sarmış dertler, hüzün yoldaşın, aşığın, aşın
Gelene razı gidene mahsun bırakılmış her anım
Zamanıdır belki toz olmanın, yeniden hayat bulmanın…
Zehr ile kaynayan aş, baş döndüren bu savaştır belki de varlığım
Ser ömrümü yolun en ıssız parıltısız durağına, payıma düşer belki bir ıssızlık daha
Niyetinden zerre kalmadı yanlış ile doğru yolda olmamın, bugün varım, yarın daha çok…
Kalamayanların katına yolcu ruhum
Çiğ tabiat, kör savlar mahzeninde yolu bulmanın en iyi yoludur belki yok olmak
Durmak mı yeğdir? Veya bakakalmak gökyüzüne…
Güneş şahit olabilir mi geceye ? Gece şahitlik edebilir mi gündüze ?
Ve tekrar can bulabilir mi bir kez ölen, çok kez gömülen…
Bir çift göz mü gerek görmek için gerçeği ? Duymak için ışığı ?
Saklanır mı hiç gündüz gecenin içinde, var olabilir mi hiç varamayan ışığa…