Bir uçurumdan atlıyor sana dair tüm anılarım.
Yakalamak istiyorum son anıyı ama zamana yetişemiyor kollarım.
Halbuki ne çok istemiştim gün ışığının gözlerimde kırılmasını, oysa fısıltılara teslim oluyorum çoğu geceler.
Geçerken günler bir bir çoğalıyor cümleler, susmak gerekiyor böyle zamalarda.
Fırtınalar temizlerken dünyayı savruluyorum geçmişine.
Gitmiyor şeytanların omuzlarımdan.
Taşımayı istedim inan cehennemini sırtımda öyle istedim ki meleklerin gözlerinden kaçtım.
Hiçe saydım cenneti sırf avuçlarına sığınabilmek için.
Yetmedi, eksikti zaman…
Hayattan çaldıklarım gözlerimden geçerken, cümleler duvarlarda kırılıyordu.
Gözlerini yakaladıkça anılarımda, sımsıkı kapatıyordum gözlerimi, gözlerini hapsediyordum içime.
Yanıyor dünyam, dünya içimde kül oluyor karanlık bir boşluk bırakıyor yokluğun ama mecburum..
Soru işaretlerine kurban ediyorum kendimi.
Sanrılar, yararken vücudumu sancıyor zaman.
Hiç istemediğim kadar istemiştim oysa olmadı, eksikti cümleler yetmedi dünyaya.
Sokaklarda sürüklüyorum gölgemi suçlu tüm bu gölgeler sanki.
Hiç bırakmıyorlar peşimizi.
İkimiz için dönerken dünya aramıza sızıyor karanlıklar, esir düşüyoruz gölgelere yazık…
Bitmeyen bir savaş var dünyamda.
Nereye koşsam yaralayan düşmanlarım var.
Sancılara teslim oluyor yüreğim, açık yaralarıma doluşuyor mikroplu yalnızlıklar.
Çürütüyor zamanı.
Yavaş yavaş ölüyorum.
Yalnızlık ilerliyor iç organlarımda yüreğim çaresiz.
Ölüm kokulu günlere teslimiyetim çaresizliğimden.
Zaman ilerliyor damarlarımda .
Kesip çıkarmak istiyorum tüm zamanı içimden .
Kan kırmızı bir şaraba dönüşüyor sanki zaman.
İçiyorum doya doya anlıyorum ki zaman sensin, artık bitmelisin ..