Yatakta uzanıyordum,elimde son nefeslik sigaram kalmıştı.Ne kadar açsam bir o kadar da iştahsızdım son zamanlarda.Sanki herşey üstüme geliyor,dünyanın çilesini omuzlarımda taşıyordum.Ben bunları düşünürken bir ses yankılandı odada.Son günlerde gördüğüm hayallerden biri sandım.Ne çok görmüşüm ki ;artık görsel halisünasyonlar yerini işitsel halisünaysonlara bıraktı galiba diye düşündüm.Gerçekle hayalin sınırını çizemiyordum o zamanlarda.Ama çok şükür artık görmüyordum.Ne de olsa yeni yeni kendine geliyordu bedenim,ve belli ki bu süreç kısa sürmeyecekti.Ama sabretmeli,nelere karşı direnmedik ki.Ve nihayet ses bir cisme bürünmüş tüm gerçekliğiyle karşımdaydı.Evet bu kamurandı.Ama daha buluşmamız için erken değilmiydi.Bu saatte ne işi vardı burada.Doğruldum ve ne zamandır açmadığım televizyonun üzerinde duran ,dedemden kalma saate baktım,saat onikiyi geçmişti ve benim hazır olmam lazımdı,beraber evde kahvaltı yapıp adalara gidecektik.Kaç kez konuşmuştuk bu fikri ama bir türlü o gücü kendimde bulamadığım için söz vermemiştim. bu sefer söz verdim de ne olmuştu,yine uyuyakalmıştım.
-Hala hazırlanmadın mı?Saat oniki dedik ama sen hala uyuyorsun Kamil.Son günlerde ne oldu sana allah aşkına kendine gel artık.Gelirken köşedeki bakkala uğradım.Ekmek peynir falan alayım dedim.Bir kaç defa beni yanında görmüş olacak ki:’’Siz kamil’in arkadaşı olmalısınız,kaç zamandır görmüyorum,borçları da hayli birikti.Hani para önemli değil de başına bir iş mi geldi acaba?Hanfendi aramızda kalsın ama onu en son gördüğümde de çok iyi durumda değildi.Bakın size anlatıyorum ama onun kulağına gitmesin.Gece ona doğru ,dükkanı kepenklerini kapatırken,Kamil’in apartmanının önünden bağrışmalar geliyordu.hemen o tarafa doğru koşarken.İki tane iri cüsseli adam ,Kamil’i arabadan aşağı attı ve şunları iki defa tekrarladı:bak bu sana son uyarımız kamil,eğer parayı vermezsen tahsilatı nasıl yaparız anlamışsındır.’’ gibi laflar etti.Anlatma diye kaç kez temmihledi fakat dayanamadım.Kamil ne borcu allah aşkına ,sen işi falan mı bıraktın.Hadi bakklın borcunu da geçtim,o adamlar kimin nesi öyle.
İçimi bir korku salmıştı,ne ağzı gevşek adammış öyle, bakkal bozuntusu.Sanki parasını yedik.Ödeyeceğiz elbet.Aybaşına kaçgün kaldı şunu şurasında.Ama biraz sabır.Kamuran anlamışmıdır acaba.yok canım nerden anlasın.Başkasından duymasını istemem.Zaten benden duysun diye çağırmadım mı bugün onu.başkasından duyarsa beni hiç affetemez, kaybederim onu.Ne kadar da zor buldum oysaki ,onun gibi birini.o kadar sıkıntılarıma rağmen beni hiç yalnız bırakmadı.Hep yanımda oldu.Annem ve bababın vefatından sonra geldiğim dedemin evinde her daim ziyaret etti beni.Bir sevgiliden ziyade bir anneydi sanki.Şefkatli kolları hep omzumdaydı.Hayır onu kaybedemem,ne de olsa o benim biricik sevgilim.neyse durumu toparlamalıyım hemen.
-Kamuran hoş geldin,dur hele bir soluk al,otur.
Derken ben de yatağımdan bir hışımla fırlamıştım ve oturması için işaret ettim.
-Kamuran sen bakma o bakkala ,herşeyi abartır o,daha geçen vermiştim parasını,o yoktu oğlu vardı.Hesaptan düşmemiş galiba o hırbo.o adamlara gelince o gece biraz alkol almıştık,beni eve bırakın dedim arkadaşlara,onlarda sağolsun bıraktılar.Yani bi husumet yok aramızda.O gün beni eve bıraktıklarında da tartışma falan olmadı.Hem bilirsin bizim bakkalı,yaşlı bunağın tekidir.Sen onun dediklerine bakma.
Söylediğim bu küçük yalanlar ne kadar kurtaracak diye düşünedurayım,o bu güzel günün mahvolmasını istemiyordum.Yani en azından şu güzel günün evde son bulmasını istemiyordum.Evet bugün herşeyi anlatacaktım fakat burda olmamalıydı.Allahtan Kamuran da pek üstelemedi ve hızlıca kahvaltıyı yaptık ve adalara doğru yola koyulduk.
***
Deniz ,vapur,martılar,sevgilim.uzun zamandır bunları bir araya getirmekte zorlandım.Nihayet bunları bir arada bulmanın verdiği mutluluk içinde,büyük adaya yolculuğumuz devam ediyordu.Büyük adaya varmadan birkaç adaya daha uğradık.Yolculuk o kadar güzel geçiyordu ki,büyük adaya varmaya yakın ,acaba inmesek mi bakışı attık birbirimize.
Denizin dalgaları sahile vuruyor,kamuranın saçları ise dalgaların esintisiyle bir o yana bir bu yana savruluyordu.Böyle bir hava da aşık olmuştum ona.Beni böyle havalar mahvetti der cemal süreyya.işte öyle bir havaydı bizimkisi de.
***
Bizim okulun geleneksel pikniği vardı o gün.Bu piknikler İstanbul’un stresinden bunalmış benim gibi anadolu gençleri için birebirdi.Gökyüzünün istanbulda da mavi olduğunu ancak böyle pikniklerle anlayabiliyorduk.Arkadaşlar davet edince hiç düşünmeden evet dedim.Yiyecek içecek işlerini sağolsun bizim sınıftaki hamarat kızlar hallettiği için bize de top,tavla,santranç getirmek düştü.Otobüsten indik ve diğer arkadaşların toplanması için bir ağacın altında bekliyorduk.Yanımda eren,murat ve fehmi vardı.Beni o esrar,eroin meretine alıştıran da işte tam yanımda duran fehmi olmamışmıydı ?Nasıl başlamıştım,ve ne çabuk bağlanmıştım bu illete.
Kendimize özgü ölü ozanlar derneğimiz vardı.Haftada bir toplanır ve o geçen haftadan belirlediğimiz konu hakkındaki araştırmalarımızı paylaşırdık.Eren güzel bağlama çalardı.Aleviymiş,deyiş falan da bilir,o deyiş çaldığında kendimizi cem töreninde hissederdik.Çok radikal dini görüşlerimiz yoktu.Muratın ise dine inancı hiç yoktu.Kendini ateist diye tarifler,ama hayat görüşü olarak alevileri ve kürtleri daima destekler hiçbir tartışmada onlara toz kondurmazdı.Fehmi ise suya sabuna dokunmaz bir tipti.Çok konuşmayan keyifçi bir adamdı.Maddi durumu iyiydi genelde içkilerimize o sponsor olurdu.Gülmesini sever ,az ağlar ama ağladığı zaman da hepimizi kahrederdi.Bana gelecek olursak ben de gelelde şiir okurdum bu haftalık buluşmalarımızda.genelde kendi şiirlerimden okurdum,çoğu kez de şiir bittiği zaman şu soru da sanki şiirin son mısrası gibi karşımda belirirdi:sen mi yazdın oğlum bu şiiri.Ben de hafifçe boynumu eğer ,evet diyememenin verdiği mahmurlukla elimdeki kağıdı katlarken,genelde fehmi olmakla birlikte gruptan biri helal olsun diye inletirdi küçük mağarayı.Evet tam bir ölü ozanlar derneğiydi bizimkisi.Buluşma yerimizde mağaraydı.Kampüs dağlık alan üzerine kurulu olduğu için kampüsün el değmemiş yerlerinde kimsenin bilmedği bir mağaramız vardı.İlk eren keşfetmişti.Eren çok derse girmesini sevmezdi.Genelde dersten kaçar sevgilisiyle dolaşırdı.O gün sevgilisi ona eşlik etmemiş olacak ki onun verdiği hüzünle kendini kampüsün uç noktalarına vurmuştu.Sonra bizi de götürdü.Tabi gittiğimizde fehmi hınzırlık yapıp :olum artık ne uğraşıyoruz muratın evinde ,artık burda toplanırız demişti.Murat bu duruma biraz alınmış ama onu burada daha rahat edebiliceğimizi ,zaten bu aralar da şehirde öğrenci evi baskınlarının arttığını eğer elimizdeki malları yakalatırsak bu durumun en başta onu olmak üzere hepimizi sıkıntıya sokabiliceğini anlattıktan sonra o da durumun mühimmiyetini kavrayıp hak vermişti fehminin görüşüne.ilk toplantımızı bir bahar akşamı yaptık.Nevruz yaklaşıyordu.Biz de buna niyet bir ateş yakıp üzerinden atlamıştık.Sonra eren eline sazı aldı ve alevi türküleri söylemeye başladı.Biz de eşlik ettik,o gün fehmi beni eve bıraktığını bile unutmuş olacam ki,sabah aynaya baktığımda gözlerimin altı şişmiş,saçlarım dağılmış ve de kendimi yordun hissediyordum.çok içmiştik dün gece.Bi kaç kez bırakmaya çalışmıştım ama olmamıştı.Giderek kendimi daha güçsüz hissediyor ama bırakacak gücü ise kendimde bulamıyordum.Birşeylerin beni tetiklemesi lazımdı galiba.Şu hayatta her zaman birşeylere bağlı yaşamıştım.Bu hoşuma gidiyor,belki de kendi güçsüzlüğümü ancak böyle örtüyordum.Belki başla bir şey kurtabilirdi beni ,sinapslarıma esrardan daha fazla tesir edecek bir şey.Evet aşkı arıyordum o günlerde fakat bana çok uzak görünüyordu.
Eren ,murat fehmi ve ben hala bekliyorduk ağacın serinliğinde.ben uzanmış hafiten gözkapaklarım düşeyazmıştı.o anda,murat biraz sert çıkışla :’’Hadi ne sallanıyordunuz,sizi bekliyoruz sofra kurmak için,saat kaç oldu hala kahvaltı yapamadık sizin yüzünüzden’’.Muratın bu haykırışına tatlı bir ses karşılık verdi özür diliyordu fakat ne dediği beni düşündürmedi.Sadece bu sesin nerden geldğini bulmaya çalışıyordum.Rirden gözlerimi açtım ve Eren’e döndüm ,ve son buluşmamızda okuduğum şiiri mırıldandık beraber.
‘’o ses
Aman allahım
Sanki bana günaydın der gibi
Hayır benle konuşmuyordu tabiki
Ama ne gerek var ki
O sesi duyayım yeter
Antik yunanlılar döneminde yaşasa,o sesi de tanrılara katarlardı muhakkak
-Ses tanrısı-
Yüzüne bakmadım
Bakamadım ki
O ses bedene bürünmesin
O ses insanlaşmasın
O ses benden gitti
Ben de benden ‘’
Ve güldük Erenle sonrasında.Ama bu sefer o ses gitmemeli kaybolmamalıydı.Yüzümü çevirdim ve baktım sesin geldiği yöne doğru,o an bir rüzgar cıktı.Kalbimde bir esenlik derin bir oh çektim.İşte tam karşımda duruyordu.Ruzgardan savrulan buğday sarısı saçları ben geldim diyordu,yeşil gözleriyle merhaba dedi adeta.Yanına gitmek istedim adımımı attığımda Eren durdurdu beni:’’Olum o kız sana bakmaz siyasaldaki en havalı kız o,hani tamam o kadar derse gitmiyoruz ama kimin ne olduğunu da bilecek kadar hava soluduk sınıfta.’’ O an Ereni boğasım geldi.Nasıl mani olabilidi ,güzel bir aşkın başlamasına.Hem nerden bilecek yahu bana bakmıyacağını?O kadar da havalı görünmüyor.Hem o kadar havalı olsa ,murat feryat figan bağırırken,geç kaldığı için özür diler mi kız.Bu eren de çok garip çocuk gerçekten.yoksa o mu asılıyor kıza.yok canım sen de ,hem Erenin kız arkadaşı var ,yapmaz böyle bir şey.
Birşeyler bulup konuşmalıydım,adını sanını bile bilmediğim bu melekle.Kendimi toparladım ve gömleğimin yakasını düzelttim,ve en güzel sağa yatık bulduğum saçlarımı uygun hizaya getirdikten sonra uzaklarda gelen buğday sarısı saçlarına selam verdim.
-merhaba ben Kamil
-memmun oldum ben de Kamuran
Ne güzel Kamuran diyordu,kelimeler şiir olup akıyordu adeta ağzında.
-Kusura bakmayın,bizim Murat biraz aceleci davrandı galiba,biraz acıkmış ,sabırsızdır genelde
O anlar bunları söylerken sanki mideme taş bağlamış gibiydim ,oysa açlığa murattan cok daha az dayandığım herkes tarafından bilinen bir gerçekti.
-Asıl siz kusura bakmayın,murat haklı çok beklettik sizi,bizim kızlar geç kalkmışlar,haliyle buraya da geç vardı araba,bi de bizim kızlar burda da biraz oyalanınca …
-ne önemi var canım burdayız ya şimdi ,gerisi teferruat
Ah kamil,yeni tanıştığın bir kıza nasıl da hemen canım diyorsun ,bu ne rahatlık!
-Buyurmaz mısınız,kahvaltıyı bizim sofrada yapalım.
Çok kalabalık olduğumuz için yekpare bir sofra kurulamamış,birkaç gruba ayrılmıştı kalabalık.Bizim gruptada ben ,Eren,Murat,Fehmi ve bizim sınıftan birkaç kız vardı.
-Teşekkür ederim,bizim kızlar şuraya oturmuşlar galiba,onların yanına gitsem iyi olacak,ama buralardayız görüşürüz kahvaltıdan sonra
Ah eren ah! Bir de soğuk diyordu kıza,oğlum kız görüşürüz falan diyor.Çok mutluyum çok!Tam ayrılmak üzereyken:
-Pardon ,şiir sever misiniz?
-Anlamadım
-Şiir sever misiniz?
-Evet ,neden ki ?
-Ben çok severim de.neyse görüşürüz o zaman
Bu hayati soruyu ,bu kıvraklıkla sormanın mutluluğu içerisindeydim.Benim adımı bilmesinden daha hayatiydi oysa şiir sevdiğimii bilmesi,ve de onun şiir sevmesi.Ah ne kadar da çekilmez olurdu şiir sevmeyen bir kadınla evlenmek !
Kamuran da bizim tam karşımızda duran masadaydı.Ben acaba ne konuşuyorlar diye kulak kesilmişken o masaya,sağolsun muratın lokma sesleri gayet mani oluyordu bu duruma artık dayanamayıp:
-Olum biraz yavaş ye ,ne o öyle arkandan atlı mı kovalıyor
-Bana böyle diyorsun da iki saat sonra görecem seni yürümeye halin kalacak mı ,hiç bir şey yemedin daha
Eren ben cevap vermeden lafa karıştı
-Murat seninki de soru mu adam tok ,aşk karnını doyurdu vesselam
Dalga geçiyorlardı benimle,hoşuma da gitmiyor değildi hani,nasıl olsa yakıştırdıkları kız siyasalın en havalı kızıydı.Hayali bile güzeldi.Ben ne ara şıpsevdi bir insan oldum böyle.
-Ne aşkı siz de ,iki kelime konuşmakla aşık mı olunuyormuş.
Gerçekten de canım hiç bir şey yemek istemiyordu.Ama biliyordum ki bir hayli de açtım.Aşık olmuş olabiliriyim acaba?Sahi insan nasıl anlar aşık olduğunu.
Kahvaltı sofraları toplanmıştı,gezi önderimiz mustafa bizleri meydanda topladı ve neler yapacağımızı özetledi bizlere.Akşama kadar buradaydık.Ve karar vermiştim Kamuranla konuşmalıydım.Ama ne diyecektim ki ?
Siyasaldakiler filistinde yaşanan katliam ile ilgili bir sessiz sinema hazırlamışlardı.Kamuran ön plandaydı bu gösteride.zulme karşı direniyordu.Ağzını örten kırmızı bir peçe takmıştı.Elinde bir taşla ‘’koca israil askerine’’ direniyordu.ve mücadelede ilk taşı o atmıştı.Bir hasan tahsin edasıyla.Ama ilk katledilen de oydu.Gösteri de olsa onun ölümü beni çok üzmüştü.Sahneye girip savaşmak istedim,’’koca israil askerleri’’ni tek bir yumrukla ezebilirdim.Nihayet oyun sonlanmış ve alkışlar yükseliyordu meydandan.Bu arada yerde kırmızı peçeyi yerde görüp hemen eğilip aldım yerden.
Ve kamuran’a yaklaştım
-Umarım hayata karşı direnişiniz hiç bitmez,bunu yerde buldum ,sizin galiba
-aaa çok teşekkür ederim,o kalabalık içinde kaybettim sandım.
-Biraz yürümek istermisiniz eğer vaktiniz varsa
-Akşama kadar burdayız nasıl olsa,neden olmasın
Biran olsun olumsuz bir cevap vermesinden korkmuştum.Ne olsa yeni tanıştığı biriydim.Hemen boynuma sarılmasını beklememeliydim.
Yürürken o anlatıyor ben dinliyordum,arada lafa girip onu daha iyi tanımak için sorular soruyordum.Bir ara eline bakmıştım yüzüğü var mı diye.Yoktu ,ne kadar mesuttum.Birden bir yel daha esti beni alıp götürmştü başka diyarlara.
***
Ne ara şiir seviyor musun diye sormuştum ,ne ara elini tutmaya başlamıştım.sahi anlatmaya gerek var mı ?şimdi benimdi ya şimdi gözleri bana bakıyor ve kalbi benim için atıyor ya ,ne önemi var gerisinin.
***
Şiiir sevmesiyle başlamıştı bizim öykümüz,bir ses getirmiş onu ,tını olmuştu kulağımda.bir ışık getirdi onu bana ,zahir gerçek olmuştu ve bir rüzgar dalgalandırmıştı saçlarını.işte o rüzgar ,eminim ki aynı rüzgar beni adalara kadar sürüklemişti.
Adalara ayak bastığımızda bitkin halim gözünden kaçmamıştı,ben her ne kadar bunu belli etmemeye çalışşamda iki adım yürüyünce yoruluyordum.Oysa bu son buluşmamız olabilirdi.ve belki de son kez elini tutacaktım onun.En azından beni böyle hatırlamamalıydı.İlk tanıştığımız günlerde olduğu gibi heycanlı ve neşe dolu olmak istiyordum ona karşı.
Büyük adaya indiğmiz vakit bisiklet kiralamaya karar vermiştik.ve sahile yakın bir yerdeki bisikletçiye girdik.kamurana seçmesi için işaret ettiğimde ,onun çoktan köşede duran kırmızı renkli ikili bisikleti seçtiğini farkettim.Galiba o da belki de bir daha görüşemeyeceğiz diye bugünü eskiden olduğu gibi,iki sevgili gibi geçirmemizi istiyordu.Ya da ben bu durumun olabileceğinden korkuyordum.Kimliğimi bıraktım ve çıktık ordan.
Pedalları özgürlüğe doğru çevirirken,güneş gözlerimi alıyordu,kısık gözlerle süzüyordum yolu.Çok kalabalık değildi bugun şansımıza.Bizim de hoşumuza gitti Bu durum.yolda zikzak çizerek ilerliyor,ara ara faytonla turist taşıyan amcalar bize kızsa da hızımızı azaltmıyorduk.Ta ki yokuşa gelene kadar.Bisikletten inmek zorunda kalmıştık.öyle ki ucu görünmüyordu yolun ve belliydi o yokuşu bisikletin üzerinde çıkamıyacağımız.
Terler akıyordu buram buram alnından kamuranın.Her haliyle güzeldi,ve bir o kadar da çekici.Tepeye vardığımızda içmek için birşeyler almıştık sonra bir ağaç gölgesi bulup oturduk.Kamuran çok konuşmuyordu nedense,bu hali tedirgin etti beni:
-kamuran geldiğimizden beri,nedir bu halin ,neyin var ?
-Son zamanlarda çok değiştin Kamil,böyle mi olası gerekiyordu ,her güzel şeyin…
Cümlesini tamamlamasına izin vermedim.belli ki birşeylerin bitmesinden bahsedecekti.
-elimde değildi anlıyor musun,ben de istemedim fakat fehmi,herşeyi o başlattı.
-fehmi mi ?
-evet fehmi
***
Kendimizce ölü ozanlar toplantılarını sıklaştırmıştık.O aralar vizeler yeni bitmiş,yaklaşık finallere kadar iki ay kafamız rahattı.Bu da daha fazla türkü,daha fazla şiir,daha fazla sigara demek oluyordu.Ama artık yeni misafirmerimiz vardı.Can ve Buğra.Fehminin iki kuzeni de eşlik etmişti son iki toplantımıza.Bu bizi içte içe rahatsız etse de pek de ses çakarmamıştık,kargaşa yaratmamak için.Can bunu anlasa gerek,bizim gönlümüzü almak için cumartesi için evindeki partiye davet etmişti.Murat ve Eren kabul etmediler.Ben de fehmiye ayıp olmasın diye kabul etme gereği duymuştum.
Cumartesi Can ın evini bilmediğim için beni evden almasını söyledim.Eve girdiğimizde genişçe bir salon karşımda duruyordu.Tam ortasında ise yuvarlak bir masa vardı. Pek bir parti havası yoktu,varsa bile en azından benim bildiğim partilerden değildi.Masanın üzerinden yarısı yenmiş büyük boy pizza ve üçdört şişe boş bira kutusu vardı.ve bizden başka kimse olmaması bi hayli şaşırttı beni.Nihayet can üst kattaki merdivenlerden inmiş ve karşılamıştı bizi
-hoşgeldiniz kusura bakmayın biraz dağınız ortalık,temizlikçi bugun izinliydi,bizimkiler de tatildeler,neyse canım otursanıza öyle dikilmeyın ayakta
Ben olanlara anlam verememiş halde
-Can parti var demiştin,bu kadar mıyız?
-fehmı sen anlatmadın mı bizim partileri ,bak Kamıl bizim partıler öyle kalabalık olmaz az kişiyle yapılır,malum mal pahalı !
Fehmi atıldı hemen,ve canı kenara cektı,kısık sesle konusuyordu ama ben de duyuyordum.
-can nasıl adamsın sen !ben de gercekten bir tanısma partısı yapacaksın sandım ,bizim diğer partirden kamilin haberi yok.
Ben de bu duruma sinirlenip
-ne oluyor anlatsana fehmı,neden kendı aranızda konusuyorsunuz?
Can ortalığı sakınleştırmeye çalısıyordu mayhoş halde,biz gelmeden once içmeye basladığı masadaki şişelerden belliydi
-gençler sakin olun ,relaks,hadi balkonda konusalım.
Can elinde bir şiseyle bizi balkona doğru itekliyordu adeta.Ben ise olayları çözmeye çalışıyordum.
Balkona çıktıktan sonra ile kendimi evde bulmam arasındaki süre zarfında ne yaptım,ne konuştum hiç bir şey hatırlamıyordum.Sadece tek hatırladığım can ın hadi sizde deneyin dediğiydi.Evet sonradan anlayacaktım ki o şey kendi aralarında bonzai olarak tanıttıkları,uyuşturucuydu.
Birkaç defa daha gitmiştik can’ın partilerine.Ben her teklıf ettıklerınde reddiyor sonra da icimi kıvrandıran git sesine uyuyordum.İnsanın şeytanla imtihanı gibiydi.Şeytan ise ne kullandığımız uyuşturucu ne de içkilerdi.Şeytan insanın ta kendisiydi.
Giderek bağımlısı olmuştum.Artık vazgeçemiyordum.Fehmi de Can da zengin oldukları için malı bulmakta zorluk çekmiyordum.Fakat nereye kadar böyle sürecekti.
Kamuranla tanıştıktan sonra daha az katılmaya başaldım partilere ,ancak vazgeçemiyordum yine de ruhu adeta esir almıştı bu illet.Bir kaç defa tadavi almaya karar verdim.Hatta hastaneden kapısına kadar gitmiştim bi keresinde,fafat ne tesadüf telefon çaldı ve arayan Can ‘dı.Vazgeçmiş ve pes etmiştim artık.Ne olursa olsun demiştim.
Bu arada üniversite bitmişti para kazanmak zorundaydım.çünkü para yoksa mal da yoktu.Geçici olarak çalışmaya başlamıştım bir dergide.Ama kazandığım para ancak benim bir haftalık mal almama yetiyordu.
Kamuran bu durumu anlar diye çok korkuyordum çünkü ben onun gözünde cesur ve temiz ruhlu bir insandım.Benim bu illete bulaştığımı bilse bir dakıka bile konuşmazdı benımle.Ama birşeyler seziyordu.Kolumdaki izlerini sordu birgün ,ben de çok kaşımaktan cevabını vermiştim.o günden sonra bir daha kısa kollu tsört falan giyemedim.Ama daha ne kadar kaçabilecektim ondan !
Kaç defa kendimi soğutmaya çalıştım Kamuranı kendimden ama yapamadım.Aşkım hep galip gelmişti.
Maaşın yatmasına üç gün vardı.Can elinde çok fazla mal olmadığını ,eğer istersem bugun almam gerektıgını söyledi.Her ne kadar üç gün sonra parasını verebileceğimi söylesem de ,geçen mallardan kalan borcum olduğunu yüzüme vurdu ve yaptıgım teklifi reddetti.Ben de işyerinde muhabirlik yapan Umut’tan yerini öğrendiğim tefeciden borç istemiştim o gün.Orda gördüğüm sıcak ilgi ,sanki orda hazır param varmış gibi hissettirdi bana.Bir ,iki.beş derken başım sıkışıca para istiyordum tefeci Murtazadan. O da oğul hiç sıkıntı yapma diyor ama her seferinde de verdiği parayalı senet olarak kaydediyordu.o aralar mutluydum rahatça mal alabiliyordum.Bir gün işyerinden çıktığım vakit tefeci murtazanın mekanında gördüğüm iri yarı iki şahıs kolumdan tutup arabaya bindirdi.Ne oluyor demeye kalamadan,kendimi murtaza abinin karşısında buldum.Kaç seferdir gördüğüm yüzü gülen murtaza gitmiş,sert ve bağıran bir murtaza abi gelmişti.
-Bak oğlum ,ödeceğim dediğin borçların hiçbirini ödememissin.eğer iki güne kadar parayı getirmezsen senin için kötü olur anladın mı beni.Sen beni tanımıyorsun belli !ömer ,faruk şu ite tanıtın bakalım ben kimmişim.
Yumruklar üzerime ,üzerime geliyordu.Ben ise hiçbirşey yapamıyordum.Sadece ne zaman bitecek bu işkence diye dua ediyordum.Evet çok olmuştu dua etmeyeli.ve şimdi gerçekten ihtiyacım vardı yardıma,ve bana şimdi kim yardım edebilirdi?
-bak oğlum üç gün anladın mı ,üç gün ?
Sonra gece yarısı getirip attılar evin önüne beni.Yere düşmemle köşedeki bakkalı görmem bir olmuştu.sahi ona da borcum vardı.off ne yapıyordum ben,nasıl bir bataklığa saplanmıştım.Ve artık birşeylerin düzeltme zamanı gelmişti.Bir insan ne kadar daha dibe batabilirdi.yolunda giden neredeyse hiçbirşey yoktu! Ve ben böyle bir insan değildim.Hani o şiirler ,umut dolu aşk sözcukleri,vatan sevgisi,devrimci duygular nerdeydi bunlar.Hepsi gitmiş ve yerini sadece o beyaz illet almıştı.Bana kattığı üç beş dakıkalık zevk neredeyse tüm ömrümü bahvetmişti.Kamuran bile eskisi gibi değildi bana karşı.
Evet kamurana artık herşeyi anlatmalıydım.Ama önce borçlarımı ödemeliydim.
üç gün sonra çektiğim maaşın hepsini,tefeci murtazaya vermiştim.Ama borcun ancak yarısını ödemiş geri kalanı içinse iki hafta mühlet istemiştim.Mesaiden arta kalan zamanlarda inşaata gidiyordum.ilk defa taşıyordum elli kiloluk çimetoyu fakat ilk defa da o an farkına varmıştım soğan ekmek yemenin güzelliğini.Evet çok zordu fakat aklımdaki tek şey Kamurana sunacağım bembayaz bir safya idi.Onu çocuklarımın annesi olarak hayal ediyordum.Ve bu beni o an yaşama bağlayan tek şeydi.
Nihayet Murtazanın kalan parasını da denkleştırmiştim.Bakkalın borcunu ise öbür ay başında ödeyecektim.Böylece hem hiçbir borcum kalmayacaktı.
Artık kamura’a herşeyi anlatma vakti gelmişti.Daha önce konuşmuştuk,adalara götürecektim onu ama borcu ödemek için gece gündüz çalıştığım için bir türlü vakit bulamamıştım.
***
-Öyle işte kamuran,ben aslında sandığın kadar iyi bir insan değilim,ama şunu bil ,seni sevmekten asla vazgeçmedim.
-neden bana daha önce anlatmadın kamil? Ve ben nasıl göremedim ,nasıl farkedemedim.
-şu an hiçbirşeyin önemi yok sadece sen varsın yanımda.Ama bilmek istediğim senin beni bu saatetn sonra isteyip istememen ,asıl önemli olan o.
-Kamil ben seni ilk gördüğüm andan beri sevdim.Bu senin için yeterli olur mu ?
Uzun zamandır bulanık zihnim yeni yeni kendine geliyordu .ve yavaş yavaş çıkıyordu beni ben yapan şiirler mahseninden.Belliydi tozludu.Evet yolumuz da tozlu ,biraz silmek gerekir,özen gerekir.evet biraz da sorumluluk.Ve de en önemlisi ne kadar güç durumda olsan da seni sen yapan değerleri görmek gerekir yoksa en ufak bir zorlukta bile isyan bayraklarını çekip,şu zorlu hayata karşı yenildik demez miyiz ?
Uzun zamandır bulanık zihnimden yavaş yavaş ortaya çıkıyordu şiirler ve onlardan biri diyordu ki :
‘’hayat kısa ve kuşlar uçuyor ‘’
YAZARIN NOTU:UMARIM UYUŞTURUCU İLLETİ EN YAKIN ZAMANDA TARİHİN TOZLU RAFLARINDA KALIR.EN AZINDAN BİZ BUNUN İÇİN MÜCADDELE ETMELİYİZ.