Otobüsteyim. Bir kaç kelime birşeyler okumaya çalışıyorum kitaptan ayakta dururken. Çukurlara gire çıka aşıyoruz mesafeleri İstanbul’un yollarında. İstanbul zenginliğin ve medeniyetin şehri, kültür başkenti! Biraz sonra yanımda ikide bir düşecek gibi sendeleyen yirmili yaşlardaki akranımı farkediyorum. Dikkatimi celbediyor bakıyorum ve anlıyorum ki uyukladığı için sendeliyor ayakta. Gece uyuyamamış olmalı diyorum kendi kendime. Zihnim tecessüs perdelerini kaldırmak istercesine yoğunlaşıyor bu olaya. Uyuyamamış mıydı gerçekten? Sonra acaba neden uyuyamamıştı gece? Süzüyorum baştan ayağa, yüzüne, ellerine, kılığına kıyafetine bakıyorum. Kuvvetle ihtimal çalışmış gece boyunca diyor zihnim bu merakıma cevaben. Çalışmış gece boyu şimdide ayakta uyukluyor. Onun için hayat uykuyla uyanıklık arasında şuursuz geçen gençlik yıllarından ibaret belki de. Kaç para alıyordu acaba? Kime ne. Hayat bu kadar ucuz mu? Gençlik bu kadar değersiz mi? Karın tokluğuna geçirmek midir bütün ömrü, yaşamak? Hani nerde okumak, yazmak, gezmek, görmek, aydınlanmak, aydınlatmak, değer üretmek, ruhu doyurmak? Hani nerde yaşamak? Galiba bazılarına bu dünyadan düşen sadece uyku ile uyanıklık arasında raks eden bir hayat.
Yazının aslı: http://birdamlafikir.blogspot.com.tr/2014/10/gece-vardiyas-uyku-ile-uyanklk-aras-bir.html