Buradaki düşünebilen canlılar, inançları yüzünden birbirlerine “komplo teorisyeni” gözüyle bakıyorlardı. Berrak bir suya düşen yağmur damlası gibi; zarif, hoş ama anlık bulanıklık yaratıyorlardı. İzlenen yollar ne kadar temiz gözükse de arkası o kadar kirliydi. Öylesine acı kaplıydı ki gerçekler, işkence ile katledilenleri görmezden gelip, bir kutu ekranında gördükleri insanları gündem yapıyorlardı. Çünkü burada süslenmeden sunulan gerçeklere tepki verilmezdi.
Yıldız tozlarının gözler için şölen olduğu o günler ile birlikte adalette geride kalmıştı. Yeni kurulan bir düzensizliğin içinde düzen sağlamaya çalışırken, bir kesim düşünmeyi bile unutmaya başlamıştı. Burada oksijen temiz ama fikirler kirliydi.
Duyduklarını reddetmeyi seçiyor, hatalarını doğru olarak kabul ediyorlardı. Okuduğunu anlamayı çoktan bırakmış bir topluma yeni yada eski bir bilgiyi hangi yöntem ile sunulacağı tartışılırken; kare veya dikdörtgen şeklindeki iletişim cihazlarını kullanmaya karar vermişlerdi. Önlem almaya fırsat olmadan bir antibiyotik misali dilden dile yayılan bu teknoloji çoktan akıllara kazınmış, zamanı doğru kullanmayı unutturup yanlışlar üzerine zamanlama yaptırmaya başlamıştı…