Kitaba adını veren Gertrud, esas adamın aşık olduğu kadınlardan üçüncüsü. Üç kadınla da pek fazla bir şey yaşamıyor aslında. Hatta kitabın yarısına geldiğimizde Gertrude henüz peyda olmuyor bile. Romanda esas adam, Kuhn tamamen kendi iç dünyasını anlatıyor. Odakta Gertrud yok. Olaylar onun etrafında dönmüyor. Modern insanın yaşadığı yalnızlık hastalığı romanın asıl meselesi. Buna farklı yorumlar da yapılabilir elbette ama benim açımdan insanların nasıl kendi haline ve diğerlerinin etkisi altında olduğu Hesse’nin anlattığı. Romanın adını Kuhn, Gertrud için beslediği bastırılmış duygularının hatrına koymuş sanki.
“…yoksulluk içinde, zahmet ve meşakkat içinde geçti yaşamım, öyleyken başkalarna zengin ve şahane bir yaşam gibi görünüyor, hatta bana da öyle göründüğü oluyor bazen.”
Yeni çağın bir insanı Kuhn. Varlıklı bir ailesi var ve maddi sıkıntı yaşamıyor hiç. Tatminsizlikleri ve çelişkileri ona zahmet ve meşakkat getiren. Oysa zaman içinde ünlü bir sanatçı oluyor. Çok mutlu olması gerekenzamanları, içten içe neşe içinde geçirmiyor. İç dünyası çok kalabalık. Fikirleri, hisleri o kadar kalabalık ki ne düşüneceğini ne yapacağını şaşırıyor. İnsanların yaşamayı hayatta kalmakla karıştırıyor olmalarına şaşırıyor. Hayat bu kadar zor ve karmaşıkken nasıl oluyor da insanlar “sabahleyin yataktan kalkmayı kıvançla karşılar, yiyip içecek olmalarına sevinir, yeterli görür bunları, durumun başka türlü olmasını istemez.” hayret ediyor.