Gidenler, acımasızca el salladılar,
bir geminin güvertesinden, iskelede kalan yalnızlık mahkumlarına,
pervaneler, ıslak saçlarını kurulayan bir kadının,
fön makinesi gibi istekli bir şekilde çalışıp,
uzaklaşmaya başladığında gidenlerin cılız esintilerde hırpalanan mendilleri,
her santimin,kalanların yüreğinden mesafe birimine çevrilmiş hali milyon kilometre,
hepsi bir yana dursun;
gözümün içine dolmuş şu denizi görmüyorsun ya, ciğerlerimde ki şu yosuna bulanmış havadan haberin yok,
bütün üstünde çiğ olan geceler tenimi örtsün,
güneşli gözlerinden öptüğüm ateş,
yanacak daha nerem kaldı bilmiyorum,
ama yandıkça bitmiyorum,
şu ucuz şarabın yaptıklarına bak, nasılda dibindeyim, hem onun, hem senin, hem kendimin.
Yusuf Sinan berber