Kafamda kurguladığım bu düzenin gerçek olmaması için yalvarırken buluyorum kendimi. Bu kurulu düzen, olması imkânsız bir o kadar da hayal ettiğim kadar mümkün olabilecek türden bir şeydi. Tek sığınağım aklım,, düzeni görmediğimde saklandığım bu aklımın düşü, beni git gide kendine bağladı. Kurduğum hayallere sahipken bir zaman sonra onların bana sahip olduğunu görmek, çaresizliğimin ulaştığı en güzel noktayı tanımlıyor.
Yağmurun ara vermeden yağdığı, güneşin bir süre ortalıkta görünmediği günlerde sahilde yürümenin içini temizlediğini düşünürdüm. Öfkeli dalgaların rüzgârla bir olup sahile vurduğu o zamanlarda üzerimdeki ıslaklığı hissedebiliyordum. Martıların dört bir yana kaçışışını merak dolu gözlerle izlerken balıkçıların sesi uzaktan gelirdi. Çığlık çığlığa uçuşan kuşların acısını düşündüm. Sahil kenarında ölü balılar, ama geçmiş kadar korkutmuyordu.
Gün geçtikçe sessizlik farklı bir boyuta geçiyor. Yaşanılan anların karşı konulamaz güzellikteki anları unutulmaya yüz tuttukça akılda daha güzel izlenimi alarak tekrar hatıra geliyorlar. Zamanın öldüremediği yüzünü mutluluktan sarhoş olduğumuz zamanlarda dinlediğimiz şarkının nakaratını tekrar dinlediğimde hatırladığımı anımsıyorum. Sensiz hiç gitmediğim o yerlere bu günlerde tek başıma gitmenin verdiği hüznü peki sen kaldırabilir misin?
Mevsimsiz Sohbet’ten
https://twitter.com/arpaslanbudak