Bu nasıl bir davranış bozukluğu, ne kadar gerçek dışı; insanlık değerlerinden bu kadar uzak bir kendinden geçmişliktir. Kendi elleriyle insanoğlunun kendi gözlerini oyduğu bir yüzyıl bizimkisi. Yönetenler kitleleri uyuşturup aldatmakla yetinmeyip artık önce kendilerinden başlıyorlar insanlık gerekliliklerini,erdemlerini boşaltmaya ve yerine çürümüş birer insan maskesi takmaya.
Bir insanın ölümü, sadece bir insanın; hepimiz gibi her gün sorumluluklarıyla yüzleşen, yaşayabilmek için iyi kötü geçimini sürdürdüğü işini yapmaya çalışan, belki sokakta yürürken dün yanından geçtiğin, sadece senin benim gibi bir insanın ölümü geriye dönüşü olmayan, tekrarsız ve oldukça acı bir olay. Tanımadığım bir adam, adını bilmediğim, belki sadece bir kez gördüğüm bir kadın; ne fark eder; bir insanın artık geri dönmemek üzere neresi olduğu belli olmayan bir yere gittiğini duyduğumda üzülmez miyim? Hiç tanımadığım bir insan evladının artık nefes alamadığını işitince şurdan burdan, içim az da olsa sızlamaz mı? Genç bir adam gittiğinde bırakıp her şeyi, yapacak çok şeyi olabilirdi diye düşünmez miyim? Yaşını başını almış bir teyze gittiğinde bizleri, arkasında bıraktığı çocukları-torunları ne kadar üzülmüşlerdir diye düşünmez miyim? Her ölüm erken, her ölüm acı, ne olursa olsun, kime uğrarsa uğrasın; her ölüm yersiz, gereksiz ve yaralayıcı değil midir?
Artık kaybettiğin değerlerinde insanlığından ayrı düşmüş, kendinden geçmiş, şaraba haram deyip kendi çıkarlarının zevkiyle sarhoş olmuş sen! Alnını her gün bir elimin parmakları kadar, ya da istersen kafamdaki saç teli kadar olsun, değdirdiğin kutsallık göstergesi senin için gerçekten bir anlam taşıyor mu acaba? İçinden söküp attığın son insan kalıntısı, son insani yanın olmadan; taşlaşmış ve fosil olmuş, uğruna senin görmekten kaçındığın yerlerde yaşam veren insanların olduğu kömürden bile kara yüreğinle; ağzında ya da dilinde yahut zikrinde tanrın olsa ne çıkar? Aklını, vicdanını sattığın şeytanı taşlasan, sözünde gerçeği, doğruyu, gerçeği, iyi olanı arasan ne çıkar? Sen ki, oyunu attığın şeytanı kurtarıcı gören, sen ki en iğrenç maskeyi; sözde kutsallık ve inanç yolunda giden şeytanın maskesini, etten başka bir şey kalmamış yüzüne geçiren yalancısın. Söyle, vicdanın olmadan kandırabileceğin sadece kendin değil misin!
Yüzyılımızın en büyük kandırmacası; kutsal ışığın peşinden gidiyormuş gibi görünür aslında sadece paranın,zevkin, gücün ve mutlak otoritenin kokusunu takip edenler. Önce kendi insanlıklarını öldürürler ki doğuştan getirdikleri insani güdüler ve duygular şeytani emellerine giderken kendilerine ayak bağı olmasın. Toplumda yer edinmeyi, boşluklara sızmayı ve en ufak açıkları değerlendirmeyi iyi bilirler; belki kafaları sadece kirli emellerine ulaşmayı sağlayacak şekilde çalıştığı için; yoksa sosyal yeterlilik ve şirinliklerinden değil. Bir de aynalardan kaçarlar, kendi çirkinliğini görmek istememeleri normaldir. Bu sebepler aklı az çok çalışan ve yüreğini henüz öldürmemiş herkesten kaçar, ne söylerlerse söylesinler reddederler. Günümüz şeytanları boynuzlu ve kuyruklu değil ama ceplerinde paralı, ellerinde kitaplı ve dillerinde tanrılıdır.
İnsan, çok bir şey yapmış olmasın, sadece doğduğu gibi kalmayı başarabilmiş normal bir insan; nasıl olur da insanların ölümüne şiddetle, öfkeyle, kaba kuvvetle davranışta bulunabilir. Kendinden ne kadar geçen, ruhunu ne kadar körelten bir insan, sorumlu olduğu insanları yok sayıp, yerlerde sürükleyebilir insanlıklarını, duygularını. Ölmek için kalbinin durmasının gerekli olmadığını; yüreğin öldüğü zaman insanlığın, ve o insanlığı taşıyan insanın yitip gittiğini, asıl o zaman ölündüğünü kanıtlamaz mı o.
İnsanların yitip gitmesine bu kadar soğuk, bu kadar duygusuz – belki de öfkeyle- yaklaşabilen insanlar nasıl hala yaşayabilirler,aramızda, toplumumuzda, bizlerden biriymiş gibi. Kendi içindeki var oluşu kendi elleriyle boğan ve çıkarıp attıktan sonra yerine karanlık hiçlikten ibaret düşkünlüğü, acımasızlığı koyabilen bir insan nasıl olur da insanlıktan bahsedebilir. İnsanlığını yitirmiş bir adam, nasıl olur da insanı taklit etmede bu kadar usta olabilir. Gözü dönmüş yaratıklar, kan içiciler nasıl olur da yönetenler olup bize hükmeder.