Sonbaharda soyunan ağaçtan düşen bir yaprak gibiyim. Savrulup duruyorum bir o yana, bir bu yana. Bazen bilerek eziliyorum insanlar tarafından. Bazen fark etmeden kırıyorlar kolumu kanadımı. Betim benzim de attı. Sararmış bir güz yaprağı gibiyim. İtekleyenler oluyor arada sırada. Başkalarının istedikleri yerlere gidiyorum. Bazıları fakıma bile varmıyor, kendi hayat gayesinde boğulup gidiyorlar. Gücümü toplayıp istediğim yere yol almaya çalışıyorum bazen. Sonra bir rüzgar esiyor ters yöne. Yine gidemiyorum istediğim yere. Yine rüzgarın beni savurduğu yere gidiyorum. Sürekli yönlendirilmekten bıkıyorum ama amacıma ulaşmaya çalışmaktan vazgeçemiyorum bi türlü. Evet, pes etmek zayıflık olarak geliyor. Ben, ne kadar zor da olsa tek başıma rüzgara karşı koymaya çalışıyorum. Sonra mı? Sonra, tam savrulmaktan kurtulmuş, amacıma ulaşacakken doğanın beni yok ettiğini -çürüdüğümü- fark ediyorum. Ama olsun diyorum. Yok olmak, başkalarının istekleri doğrultusunda hareket etmekten daha iyidir belki..