Güzel Adam,
Çocuk aklımın kahramanı, ilk sevdam…Neredesin?
Öyle özledim ki kimsesizliğim bile acıyor bu gece bana. Sitemim yokluğunadır, ondan kaleme sarılışım. Sakın ha kırılmayasın.
Hani, hatırlar mısın ? Sen yürüdüğünde o küçük kentin caddeleri ayaklanırdı. Korkudan değil ama, sevgiden. Çünkü tanırdın herkesin acısını. Bir rakı sofrasında dinler, bir çay deminde paylaşır, içinde taşırdın. Kimin derdini duysan dert ederdin kendine. Acı nedir iyi bilirdin. Ondan olacak kimsenin ahını almayışın, çekilen her ‘ah’ın ortağı olman.Bu gece de benim ‘ah’larımı dinle.
Özledim. Yanında korkularımdan arınmayı özledim. Çocukken ufak tefek korkucuklarımdan kaçıp tutunduğum bacağı özledim. Sonra kucağına alıp başımı göğsüne yasladığında yüreğinin sesinden tanımayı zamanı ve nefesinin yatağında uyuyakalmayı… Boynumu kaldırıp kucağını isterken görmeye çalıştığım yüzü özledim. Ne uzundun be adam !
Ama heybetin boyundan değil duruşundan gelirdi. Omurgalı adamdın vesselam. Bir gün olsun diz çöktüğünü görmedim. Ne haksıza ne güçlüye ne hayata ne de derde…Öyle ki sırf sana yakışmaz diye toprak olduğun gün bir damla gözyaşı dökmedim. Sen de bir tek beni kollarına almak için eğilirdin. Ah, şimdi olsa o dizlerin yere değmesine izin verir miydim ?
Öfken de güzeldi senin, hüznün de… Ama gülüşün bir başkaydı.Gülüşünde gökyüzü yatardı. Mutluluğun varlığına ikna olmak için insanın sana bakması yeterdi. Bugün bile en çaresiz zamanlarımda dudaklarının kenarlarına sığınırım, gülüşünde avuturum aciz ruhumu. Gözlerinden tutunurum hayata. Gülüşün benim gibi bir körün yıldızlarıydı.
Öyle işte, güzel adam.
Sen yittin. Ben de güzel adamlara sevdirdim kendimi.Gülüşü güzel adamlara. Ölü bir adamın gölgesinde girdim kalplerine. Ve hepsini incittim. Çünkü hiçbiri senin gibi gülemedi. Ben de bir daha böyle sevemedim.