Solgun yüzünü aydınlattı karanlık duvar.
Aydınlattı.
Ağlamaklı bir sesle yaklaştı duvara beyaz parmaklar,
parşomen kağıdına dökülü şiirleri dizeledi öksüz kuyruğuna kedinin.
Karanlık duvara dayalı. Bir kedi. Karanlık duvara dayalı, gözleri , ensesi.
Ve kedinin, gözlerinde ensesi.
” Boş durmayın ! ” dedi yoldan geçen sönük bir yıldız
Emirvaki değildi sesi, o halde, uyulabilirdi bu söylem’e
Ağaçlar yeşil değildi. Bu nedenle, onları parlatan yıldıza dahi küslerdi.
Umarsızlık çöktü acımaklı kente.
Oysa ben sapsarı başak tarlalarında yaşamak isterdim bu dingin uyuklamayı.
Boş durmak için geç idi.
Ben, pembe şehrin siyah kordonlarında balık tutmaktayım şimdi.
Balıklar mı ?
Ancak kalpleri son kez attığında, yıldızı gördü gözleri..