Aklımın sınırından geçmek için, aklımı geçmem gerekiyor…
Kale’nin surlarının içinde; tenlerinden suçlu insanlar yaşardı… O insanların; kulak gözleri, duyar da görür; burun dudakları, koklar da tadardı… Avuçlayıp avuçlayıp kopardıkları akılları; kiminin eksiği, kiminin gediği; kiminin geldiği, kiminin gittiği; kimin ne alıp, kimin ne verdiği Dünya’ydı. Dünya’nın etrafında kalenin surları, ki o da gökyüzü kadardı. Gökyüzü ise akıllarını bandırdıkları, gözlerini daldırdıkları kaderleriydi…
Yaşadıkları yere öyle der, böyle bilirlerdi. Gitmek isterlerdi o yerlerden… Sınırları uzak, Hayaller Ülkesi’ydi hep gitmek istedikleri…