Günaydın sana gece vakti uyanan,
aklında durmadan şeytanlar dolanan.
Söyle bana ve itiraf et kendine ey insan,
nedir seni geceleri uyutmayan ?
Söyle bana sen hiç hayal kurmadın mı,
ve o hayallerini hiç yıkmadın mı ?
Hatalar denizinde fırtınaya tutulmadın mı,
sessiz sessiz bir köşede ağlamadın mı ?
ve gözyaşını hiç içine akıtmadın mı…
Söyle bana sen hiç hayallere dalmadın mı,
gerçekliğin fırtınasında duvara çarpmadın mı ?
Umutsuzluğunla beraber uçurumdan atlamadın mı,
yalnızken keşkeler çölünde kaybolmadın mı ?
Söyle bana kalbin hiç sızlamadı mı,
güzel bir rüyadan uyandığında lanet okumadın mı ?
Tutunacak bir umut bulamadın mı,
hayaller ve gerçeklerin arasında sıkışıp kalmadın mı ?
Bir insan neden kendini uçurumdan atar,
sen hiç uçurumun kenarında dolanmadın mı ?
işte bu bir ağıt, hayallerimiz de ateşte yanan kağıt.
Karpuz kabuğundan gemilerle okyanusu geçmeye çalıştık,
gidemedik uzağa, daha limandan çıkamadan battık.
Gemileri yakacağız diye limanı da kendimizi de yaktık,
ve denizin dibine battıkça battık…
bir seslendirme denemem oldu ayrıca (müzik – requiem for dream)