Ortaokulun benim için yeni bir heyecan olacağını düşünmüştüm, meğer ilkokuldan pek de farklı değilmiş. Durun durun hatta hiç de farklı değilmiş. Ne diye adını değiştiriyorlarsa. 6. sınıfta okuyanda ilkokullu olsun, 5.sınıfta okuyanda, 8 de okuyanda. Ama gelde büyüklere laf anlat.
Her zamanki gibi sıkıcı ve beden dersinin son saat olması nedeniyle yorucu geçen bi pazartesiden sonra eve dönüşüm uzun oldu. Uzun diyorum çünkü annem, babam ve ben beş dakikalık yolu hala nasıl yirmi beş dakikada geliyorum anlayabilmiş değiliz. Şaşılası bir durum değil tabi bizimkilere göre, annem “Fatma işte yine lafa dalmıştır bir yerlerde” diyor ve eve geç gelmem konusu açılmadan kapanıyor.Aman konuşulmasın zaten, Fatma ne yapıyor ne ediyor siz hiç merak etmeyin, ne anlıyorsunuz şu Elif’i sürekli dinlemekten anlamıyorum diyorum; veryansın ediyorum. Ama tabi ki içimden. Hiç bir zaman başkaldıracak kadar güçlü ve cesur olamadım ben. Hep o uslu terbiyeli hanım hanımcık yerinde oturan sessiz sakin saf kızdım ben. Böyle olmayı istediğimden değil. Bana böyle söylenmişti çünkü. Büyüklerim onlarla aynı dili konuştuğumuzdan beri bana hep sessiz, sakin, uslu ve halamın tabiriyle sulu gözlü olduğumu söylediler. Sanırım ağlamam onları mutlu ediyor, ne diye övünüyorlar sulu gözlü olmamla anlamış değilim. Ama bunu da merak edip soramıyorum tabi. Ayıp olur şimdi Fatma, öyleymişsin işte öyle kal diyorum ve susuyorum. Susmak istediğimden değil, susmak zorunda olduğumdan. Çünkü ben sessiz bir kızmışım. Yani sessiz bi kızım. Yanlış olmasın.
Eve döndüğümde herkesin evde olduğunu anlayabiliyorum kulağıma gelen seslerden. Elif ve babam yine şakalaşıyorlar. Evet babaannem çiçeklerini suluyor, başıma damlayan sulardan bu kanımın da doğruluğunu kanıtlıyorum. Ve annem. O da her zaman ki gibi mutfakta. Koşarak odama çıkıp üzerimi değiştirmezsem yemeğe geç kalıcam ve bu şu an istediğim son şey çünkü kurt gibi açım.Herkes sofra da sırayla yerini alıyor, maşallah Zeynep Sultan döktürmüş yine. Bu iltifatta içimdendi. Yemekte ne götürürsem kardır diye düşünmüş olmalıyım çünkü yaklaşık bir saattir nefes alamıyorum. Yatakta uzanarak ne kadar hareket edilebilirse o kadar hareket ediyorum. Güya spor yapıyorum. Allah’tan yarına yetişecek ödevim yok. Buradan tüm öğretmenlerime öpücüklerimi gönderiyorum. Canlarım benim ya. Nasılda biliyorlar benim sofra da ne bulursam yiyeceğimi. Bak düşünceli insanlar işte yarına ödev vermemişler. Kendi kendime yalakalık yapıp tüm öğretmenlerimin kulaklarını çınlattığıma göre artık uyayabilirim. Yorganın altına girmek bile ne denli zor geliyor şimdi bana. Gözlerimi kapamamla açmam bir oluyor. Olamaz! Dişlerimi fırçalamayı unuttum. Şimdi nasıl bu sıcacık yatağımdan kalkar giderim o soğuk banyoya. Dizilerde görülen o iyi ve kötü melek bende temiz ve pis olarak can buluyor resmen. Biri dişlerimi fırçalamadan yatmamam gerektiğini söylüyor ona hak veriyorum doğru söylüyor, diğeriyse o kadar yedin karnın şişti yattığın yerde zor nefes alıyorsun. Şimdi taa oralara nasıl gidiceksin diyor. Ay kendi kendine kavga edip kafayı yiyen ilk insan olarak tarihe giricem şu yaşımda. Sanki beni dövmüşlerde zorla banyoya götürüyorlarmış gibi ayyy- ufff-off-ahahhahaannneeeeee-ay yetişin komşular gibi garip nidalarla banyooyu buluyorum. Ve en atik hareketlerle dişlerimi fırçalayıp yatağıma dönüyorum. Ay ne yorucu yemekti öyle. Hala etkisindeyim. İçimden nolursun Allahım bu gece 27 saat olsun 3 saat fazladan uyuyayım diye düşünürken uykuya dalıyorum.