Uzun zaman sonra çığlıklarımla bölündü gecenin sessizliği.
Sesimi sana duyurmaya çalışırken;
Kollarıma siliyorum gözyaşlarımı, hem de öyle yorganın altında, karanlıkta falan değil; herkesin gözü önünde, ışıkların arasında, yüreğim avuçlarımda.
Hissedebiliyor musun?
Yalnızım yine.
Kimse yok.
Evdeki benden, içimdeki senden başka.
Yüreğimde olduğun kadar, yanımda da olabilmeyi başarabilseydin; epey kalabalıklaşacaktı bu ev.
Senin gelişinle atmaya başladığım kahkahalarım saracaktı dört bir yanı bir kez daha.
O zaman yüreğimden gözlerime akan ışıktan başka bir parıltıya kalmayacaktı ihtiyacımız.
Ama sende herkes gibi ”-miş gibi’ yaptın.
Gelir-miş,sever-miş gibi…
Hiç gider-miş gibi yapanını görmedim ben biliyor musun?
Gitmek için, gelebilmek gerekiyordu çünkü.
Sen yüreğime geldin, seni oraya ben getirdim, ben açtım kapılarımı, ben buyur ettim.
Ama hayatıma giremedin herkesten farklı.
Yürekte olmak, aynı hayata açtığımız anlamına gelmiyordu gözlerimizi.
Yine tamamlanamadı hikaye.
Bir varmıştan, bir yokmuşa, yokluğa atladı satırlarım bu kez de.