günü çağırıyorum ıslıkla.
sığıntı hissettiğim ev,
kiralık düştüğüm düş,
maviyi arıyorum inatla.
bezgin halimde sakıncasız tereddütüm,
koylara akan çaylar,
güneş gibi parıldayan saçlar.
kim nerede, ben seninle.
bilemeden ayların saatlere karşı durduğunu
üzüldüm saat bir buçuk da.
kucak dolusu öfkemle;
sönen ışıkları parlattım,
taşa vurdum körelttim.
bilme hiç,
ama fark et bazen;
ne için uğraştım,
ne için dil döktüm.
gül ve ‘işte burada sırrı’ de.
kendi kendine kaldır elini,
ve kendi kendine ‘dur’ de.
birazcık pratikle,
güneşin ılıklığıyla dur karşımda.
bilemem böyle şeyler hep mi taşa ?