Kelimelerle çok içli dışlı bir insan olarak söyleyebilirim ki çoğuyla yakın arkadaşlığım var. Çoğunun ne demek istediğini hemen anlarım hangi cümlede görsem. Kimisi hep keyiflidir kimiyse melankolik. Ama bir kelime var ki hepsinden farklı kanımca.
Evet, ‘hiç’ten bahsediyorum. Bu kelime hep korur kollar bizi. Uzaklara ve dinginliğe götürür. Bazen sabırdır götürdüğü liman bazense sessiz bir bağ evi. Bizi uzaklara götürür ve kendimizle konuşmaya teşvik eder. Ne dertleri, söylenmemişleri, söylenmesi gerekenleri, sövülmesi gerekenleri barındırır bünyesinde kim bilir. Sessizliği, problemsizliği ifade eder dışta fakat içte yer yerinden oynuyordur. Sığınaktır bir nevi bizi hep içeri alan.
Hep görmez miyiz bu kelimeye sığınanları? Sessiz, düşüncelere boğulmuş, çıkmazda görünen arkadaşlarımıza sorduğumuzda genelde bu yanıtı almaz mıyız? Yalan değildir asla alınan bu ‘hiç’ yanıtı sadece ‘beni yalnız bırakın’dır bazen ya da ‘konuşmak istemiyorum’dur ama asla yalan değildir. Saygı duyulması gereken insanlık halidir benim çerçevemden bakıldığında. Bundandır ‘hiç’ yanıtı aldığımda sessizliğe bürünüp sabırla bekleyebilmem. Kimi bozulur bu cevabı aldığında ve tavır koyar, en yakını dahi olsa fakat durum tavır koyulacak değil, saygı duyulacak haldir halbuki.
İşte bu sebeplerdendir bu kelimeye bakışımın farklı oluşu. Söylendiği andaki anlamıyla içerdiği anlam arasındaki inanılmaz fark beni etkiliyor. Üstelik bana kalırsa bu aradaki fark, samimiyetsizliğe ya da yalana dolana değmiyor, aksine sessizce yalnız kalmak istemeye ya da konuşmak istememeye dayanıyor.