Merhaba
Evet, yine ben. Uzun zaman oldu biliyorum. Sana neden yazdığımı merak ediyorsundur. Ben de bilmiyorum açıkçası. Aylar sonra tekrar karşılaştım seninle ve yazmak istedim.
Şuan yine aynı müziği dinliyorum sana bunları yazarken, doğumunda sana adını veren müziği: Ay ışığı sonatı…
Sana olan hislerimi tamamen kaybettim artık, içimde sana dair hiçbir şey kalmadı. Öyleyse neden bir mektup daha yazıyorsun diye soracaksın belki de. Haklısın ben de bilmiyorum açıkçası. Kafam bir çok açıdan çok karışık. Kalbim, ruhum darmadağınık şuan. Sadece yazmak istedim. Ne yazacağımı kime yazacağımı bilmezken sen geldin aklıma. Beni hiç tanımayan birine anlatmak istedim içimdekileri. Bu mektupları hiç okumayacak birine…
Ne hissettiğimi bilmiyorum inan. Duygularımı, hislerimi kapatmış gibiyim. Ağlayamıyorum mesela. Acı çekemiyorum. Korku, öfke, nefret, aşk, kızgınlık… Hiçbir duygu yok içimde. Koca bir boşluk var yalnızca. Sonsuz, karanlık bir boşluk…
Yorgun hissediyorum kendimi. Uykusuz ve bitkin bir haldeyim. Rüzgârda savrulan bir yaprak kadar savunmasız ve güçsüzüm. Takatim yok ayağa kalkmaya. Issız bir ormanda dizlerimin üzerine çöktüm gökyüzüne bakıyorum ve üzerime yağmur yağıyor sanki. Etrafta kimse yok. Hiç kimse…
Bağırsam kimse duymayacak, ağlasam yağmur damlalarına karışacak gözyaşlarım. Ama ben öylece duruyorum. Parmaklarımı bile kıpırdatacak gücüm yok. Zaman durdu sanki. Ve ben sonsuza dek burada bu halde kalacağım gibi. Bedenim soğuğu hissetmiyor, hava kararıyor ama içimde hiçbir korku yok. Ellerim toprağa değiyor, yüzüme düşen damlaların ıslaklığıyla ürperiyor tenim. Koskoca dünyada minik bir yaprak misali yapayalnız, güçsüz ve hissiz olarak duruyorum sanki.
Bu orman benim sonum. Bu orman benim başlangıcım. Bu yaşadığım sonun başlangıcı. Belki de sonsuzluk…
Ve ben bu sonsuz döngüde sürüklenip gidiyorum.
Şimdilik hoşça kal…