Bu sefer ne kafiye var, ne satırlar var. İçimde olan savaş ne kafiyelere sığar ne satırlara. Öyle bir hırsın pişmanlığı oldu ki olup bitenler hala ne istediğimi bilmiyor ruhumun köşe bucağındaki periler. Güneşin varlığında öyle bi role bürünmüşler ki, gecenin karanlığında dolup taşıyorlar. Dolup taşıyorlar… Dolup taşıyorlar da neye doluyorlar, neyin verdi sıcaklığın kaynatmasına taşıyorlar? Madem her gece böyle taşacaklar, niye gündüzleri dolduruyorlar. Dolma be ruhumun taştan bardakları. Yumuşa be biraz. Ne taştan bardakmışsın sen ? Kezzabı dile getiren. Ne taştan yürekmişsin sen ? İnsafı yok edip merhamete perde çeken. Siz ne boş kelimelersiniz? Siz ne boş hayal edersiniz? Ya hayat sen? Sen neysin? Sen içinde boş kavanozlarla kapalı bir saklama kabısın. Boş… Taşıdığın yük bile boş… Şu insanlara verdiğin değer bile boş… Hergün neyin isyanı sana böyle küfür ediyorlar? Ki daha ne istiyorlar da verdiklerinle yetinemiyorlar. Bir aylık aşk hevesinin kursakta kalışı seni onlara küstürüyorsa, bir ömürlük yaşamın son bulması ne tür bir isyan gerektiriyor … Haklısın ya.. Bu yüzden var oldu ölüm. Sana lütufken bizlere farz oldu . Beni sayma o bozulmuş insan ırkından. Ben bu devirdeki anlamı insan olan gözü perdelilerin canlısı olamam. Onlar böyle bi zamanda insan olamaz, ben böyle bi zamanda insan bulamam. Ben neyim ki sen ne olasın? Sen benim açılımımsın bende senin kuruluş tarihin . Sen inşa ettin içimdeki yarıda kalmış hayal inşaalarını. Ve şimdi de sen yıkıyorsun bu binaları, eyleme…
Ne has karanlığa çok değinemedik bu gece. Bilhassa karanlığın içimizdeki gücüne. Gerek bile bırakmıyor anlatmaya artık. Karanlıktan ibaret bir ruhda öylece hapskaldık. Anlatacak güç kalmadı ki, bütün güç o artık. Hani şöyle diyim, Parmaklar oturup kendini anlatabilir mi bütün bu olanları o yazdığı halde. Peki o zaman karanlık ne hacet duyar kalkıp kendini anlatma gereksimine. Hem de bunu yazan düşünce bile tamamen karanlıkken.
Bana huzur veren ses ne biliyor musun? Gecenin ortasında soğuk rüzgarın sessizce vücuduma dokunmasının sesi. Öyle hissedilir ki o soğuk, sesi gelmesede çektiği acıların feryatlarını işittirir kulaklarında. O soğuk senin bildiğin soğuk değil. O soğuk şu anda yüzüme vuran soğuk değil. Bahsettiğim soğuk insanların bahşedilen hayata aldıkları tavırların soğukluğu. Bilhassa gereksiz bi soğuk. Ve sonrasında kiminin gözleri hayata bakarken donuk, kiminin zaten hayatı soluk….