İçimdeki bu sızı, bu kırılganlık, bu ıssızlık ve daha adını dahi koyamadığım bir çok gereksiz ve yersiz ruh haliyle kendimi evimize veda ederken buldum. Burada yapmak istediğim ne çok şey varmış meğerse, bütün hepsi aklıma tam da şu an geldi, komşularla vedalaşırken. Nasıl olsa gidiyorduk ve ben nedendir bilmem ama aniden sahile, bahçemizin son bulduğu o kıyıya kadar koştum, soluk soluğa kalmıştım. Yeşilliğin 3 küsur metre getire kaldığı sahilin denizle buluştuğu o sınırdaydım, irili ufaklı taşların ve ince kumların üzerine diz üstü çökerek gökyüzüne doğru kollarımı açtım. Derinden ve sık nefes almaya başladım. Babam, annem ve bir kaç komşumuzun hemen arkamda olduğunu ve kısık sesle konuştuğunu duyunca birden aklım geçmişe gitti, tam burada yaptığımız kahvaltılara. Daha sonra saçımda bir el hissettim, babamdı. O da yanıma gelerek dizlerinin üzerine çöktü ve” hadi kızım artık gitmemiz gerekiyor” dedi. ”Hiç istemiyorum baba burdan, evimizden gitmeyi hiç ama hiç istemiyorum” evet, en sonunda söyleyebilmiştim. Babam şefkatli ellerini yüzümde gezdirirken konuşmaya başladı”ama gitmemiz gerekiyor, bunu anladığını biliyorum. Sana söz veriyorum canın ne zaman isterse annenle buraya gelebilirsin.” ” Evet” diye, söze girdi annem, ” Zaten ben komşuları ziyarete geleceğim sık sık, beraber geliriz olur biter.” Akabinde komşulardan davetkâr sesler yükseldi ve o an ne olduğunu bilmiyorum ama beni yoğun bir duygu kaplamış olmalı ki ağlamaya başladım. O anları pek anımsayamıyorum lakin devamında babamın kucağında gidiyordum, uzaklaşıyordum, uzaklaşıyorduk evimizden. Arabanın yanına gelince babam beni yere indirdi ve,” iyi misin canım” diye, sordu. ”Olabildiğim kadar iyiyim baba” diyerek, asi bir tavırla arabaya bindim. En sevdiğim mavi yastığımda oradaydı, ona sıkıca sarıldım. Ağlamanın etkisiyle derin ve tatlı bir uykuya daldım.
Devamı Gelecek…