Uzun bi öykünün kısa cümleleriyiz hepimiz.kimimiz bir solukla okunur ,kimimize ise ömür yetmez.Hani derler ya işte bu hayat yazılmaya değer ,benim öykümde ise herkese yer vardır ,birşeyler bulursun kendinden ,ya da cümle aralarına sıkıştırırsın kendini.Benim öykümde herkese yer var azizim ,öyle ki herkesin davası kendine büyük,herkesin davası kendine ağır.
Tüm ikinci adamlara
Adam dedim kızmasınlar bayanlar.Adam dememe kızan hanımlar bayan dememe de kızabilir oysaki.Demem o ki bayan kelimesi, bay kökenli olup erkek hegemonyasında olan toplumlarda ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmenin bir anlatısıdır derseniz ve bundan rahatsızsanız bu yazı size de hitap ediyor demektir.Buyrunuz,afiyetle.
Sevgi neydi ?Aşktı , emekti,karşılıksız kendini vermekti davana.Davan ne ise o idi sevgi.neleri sevmedik ki biz insanlar.Penceremize her sabah merhaba diyen güneşi,kalktığımızda bize günaydın diyen eşi,soframıza yumurta sunan tavuğu,otobüste işimize giderken biletimiz bitince bize uzanan elleri,kalabalık bir yolda yürürken bize yol veren hiç tanımadığımız insanı.Öyle sevmişiz ki biz hayatı.hani küçükken sorarlardı ne kadar seviyorsun beni diye ,kocaaamannn seviyorum diyemesek de ellerimizi kocaaamannn açardık ya işte öyle sevdik biz insanları ve insana hitap eden herşeyi.
Peki ne kadar sevildik azizim?Hiç kendine sordun mu bu soruyu.Ben çok sordum ,muhtemelen senin yerine de sormuşumdur.Sonuç ise hep daha az çıktı:sevilmelerim sevgime yenik düştü.hep çok sevdik az sevildik anlıyacağın.
Peki ikinciler bunun neresinde?Tam da arkasında üstadım.bak şimdi kısacık örneğe ve dikkat kesil anlatacaklarıma.Bir maraton yarışı düşün beş bin metrelik.Tüm yarışmacılar hazır bir şekilde hakemin silahından çıkacak o keskin sesi bekliyor.Dur hemen başlatma yarışı.Bi de bunun hazırlık aşamasını düşün belki beş bin saatlik o da.Kar çamur demeden yapılan antremanları,yılmadan pes etmeden bir amaç için çalışan insanları düşün,ama birini değil hepsini.Ve başlasın yarış.Ne dersin yarışanlar arasındaki bir sporcu sen olmak istermiydin?Peki o zaman.güzel bir çıkış yaptıktan sonra bir çok rakibini geçmiş,hadi koçum, hadi aslanım tezahüratların arasında son düzlüğe gelmişindir ve en yakın rakibinle aranda on metrelik mesafe vardır.Herşey konrtolunde giderken ve içinden zafer şarkıları söylerken,bir dikkat dağınıklığıyla rakibin sıyrılır kenardan geçer seni.Sadece seni değil ,tüm hayallerini.o birinici olur.Sen ikinci.onun adı en üstte,senin adın mı?Artık hiçbir önemi yoktur.Ve manşetler şöyledir:Gururumuz,çalıştı ve kazandı,olması gereken de buydu,işte azim,işte çalışma,işte şampiyon.Bunlar kazanan ülke sporcusunun manşetleriydi.Peki ya kaybeden,onun ülkesinde nasıl yankı uyanır?Hemen neyi eksik yaptığı konusunda tartışmalar başlar değil mi.Bizim sporcunun dikkati dağılmıştı ve yarışı kaybetti.Peki herşeyi elinden gelenin en iyisi şeklinde yapsaydı yine eleştirilmez miydi.malasef biz sadece sonuçlarla ilgileniriz.Ve ikinciler her zaman unutulmaya mahkumdurtarih de ben, haksız çıkarmaz azizim.aç bak tarih kitaplarına yenilenin övgüyle anlatıldığını gördün mü.Nasıl mertçe savaştı diye ağıtlar yakılmış mıdır acep ölen askerlerine anaların.Sanmıyorum.
Peki bi de şöyle bakın ikinciliğe.Bir kızı seviyorsunuz.Bu fikir belirli müddet sizde kalıp beyin nöronlarını yaklaşık yarısı ve de kalp hücrelinin üçde birinde hasar meydana getirdikten sonra kıza duygularınızı açmayı düşünüyorsunuz.Bunun için neler geçmiyor aklınızdan.Şiir mi yazsam deyip konuşmak gerektiğini mantıklı bulup vazgeçiyor,konuşalım ama nasıl başlıyacam deyip en azından müzikli bir yere davet edeyim deyip fikrinizi onunla paylaşıyorsunuz.Daha öncesinden kızı kendinizden daha iyi tanıyacak düzeyde bilgi sahibi olduğunuz için mekana giderken hangi çiçeği alsam diye çok düşünmüyorsunuz allahtan.Ve bekliyorsunuz.Neyi ve kimi beklediğinizi bile unutuyor sadece beklediğinizi hatırlayacak kadar kendinize geliyorsunuz.O da garsonun abi çayı koydum masaya demesiyle oluyor.Bi de adisyona bakarsınız ki çay kısmının yanında beş çarpı konmuş,hangi ara içtiğinizini ne siz anlamışınızdır ne de mideniz size çaktırmıştır bu durumu.sadece ne zaman gelecek diye saate bakar ,siz akrebi takip ederken yelkovan almış başını gitmiştir.Ve birden bir koku yayılır etrafa,sanki cennetin kapıları açılmış ve bir meltem almış getirmiş bu güzellikleri.Ve giderek yaklaşır size.O yaklaştıkça siz yükselir ve elleriniz semaya değer sanki.Ve bir anda karşınızda bulursununuz.aman allahım.ve birden düşersiniz yeryüzüne.Ama çıkışınız gibi aheste olmaz,serttir ve yüzünüze su çarpılmışçasına kendinize gelirsiniz size gülen yüzüyle.saatin kaç olduğunun ne kadar beklediğinizin bi önemi kalmamıştır.O gelmiştir ya herşeye değmiştir.Sabah ise günaydın demesine bile gerek kalmaz.Güneşi yanında getirmiştir altın sarısı saçlarıyla.Akşamın beşi olsa da size iyi akşamlar dese ne olur ki an an sabahın gelmesini bile istemezsiniz.Günün en saadetli vakti akşam olur.en güzel ay bulunduğunuz aydır en güzel mevsim keza, sizi ona buluşturan aydır.Herhalde en soğuk kış olsa bile içinizden şu şiiri söyler yüreğimi ısıtırdınız.
‘’Dışarıda yağmur
Yüreğime hasret
fikrime sen
nasıl yağıyorsunuz üçünüz birden bir birsen’’.
Ve başlarsınız konuşmaya,kelimeler yüreğenizden çıkar ama diliniz daha öğrenememiştir aşkı konuşmasını beceremezsiniz.utanır başınızı öne eğersiniz.Anlar karşıdaki ve havadan sudan bahseder.o hava der siz onu koklar,su der siz saki olup aşk şarabını kendinize doldurur kendiniz içersiniz.vakit ilerler üç beş cümle konuşmuşsunuzdur ilgisiz yerlerden.Hani ne de gerekse almanyadaki dayınız veya hiç konuşmadığınız kuzeninizden örneklemeler yapmaya.Ve kararlısınız bugün konuşmaya günlerdir sizi bitiren aşk belasına bir derman bulmaya çalışıcaksınızdır.Aşk belası demişken bakalım fuzuli ne demiş aşk ile ilgili:
‘’Ya rab bela-i aşk ile kıl aşina beni
Bir dem bela-yı aşktan etme cüda beni’’
Ve birden bir özgüven sarar içinizi ve bir anda söylersiniz ondan hoşlandığınızı.Ve kaçmak istersiniz ondan utandığınızdan değil, vereceği tepkiden.yavaşça gözleriniz gözlerini arar ve takılı kalır.Geç oldu kalksak mı der bir ses sonradan o olduğunu anlayınca,kalkar ve evine bırakırsınız.akşam geç vakitlerde bir mesaj gelir.’’herşey çok güzel giderken çok iyi arkadaşken neden böyle bir şey söyledin ki ?’’
Ardından ikinci mesaj:’’sen çok iyi birisin,seni kaybetmek istemem’’
Ey bre zalım ey bre gafil kim demiş beni kaybet diye ,ben miyim seni kaybetmek isteyen yoksa sen misin der yüreğiniz, akılınız ise hala şaşırır olanlara, bırakır kendini olacaklara.
Ve sonra son mesaj herşeyi bitirir:’’aslında ben başka birini seviyorum ama uzun zamandır itiraf edemedim sana,bana kızar ve benden koparsın diye’’
Ve dünyanın ne kadar adil olduğunu sorgularsınız elinizde kalan insani değerlerinizle.elinden gelenden fazlasını yapmışsındır ama yine olmamıştır.ama neden,neden ikinci kişiyim diye sorgular insan kendine.O kızın sevdiği de muhtemelen birilerini o kızdan daha fazla seviyordur.Ve muhtemelen sizi de sizin o kızı sevdiğinizden fazla seven birileri vardır.neden?
Neden sizin sevdiğiniz ,sizi, sizin sevdiğiiz kadar sevemiyor
Ve neden sizi seveni, siz, onun kadar sevemiyorsunuz.
Hep birileri birilerinin ikinci kişisi olmak zorunda mı?
Aklınız neden cevabını ararken radyodan üçüncü şahsın şiiri çalmaya başlar ve doldurur odakaki tüm boşlukları ruhunuzun derinlikleri dahil olmak üzere ve siz ikinci adamlar kapatırsınız gözlerinizi sonlu bir sonsuzluğa.
‘’Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım ‘’
Peki,siz kimin ikinci adamı ya da kadınısınız???
Değilseniz biraz gözlerinizi açınız ve ışığa yöneliniz.
1 comment
yorumlarınızı bekliyorum dostlar…