İNSAN İÇİNDE ‘İNSAN’
İnsan bazen kendisiyle kalmak ister, içine dönmek ister; ta en derinine. Yalnız kalmak mı dediniz? Hayır bayım, hayır. İnsan kendisiyle birlikteyken nasıl yalnız olur!. Bütün yalanları ve gerçekleriyle insanın kendisiyle kalması diyorum ben buna.
İnsan, içinde birçok insan besler. İnsan içinde insan… Bu dehlizin ta en derininde öyle bir insan vardır ki ona ulaşmak, kaf dağının peşinde olmak gibidir.
Kendi kendisiyle kalan insan özünü arar ya da bu uğraş içerisindedir. Bazen önemli olan da uğraş içinde olmak değil midir zaten?
Derinlere indikçe öyle bir hal alır ki diğer insanların oynadığı anlamsız bir sessiz sinemayı izlerken bulur kendini. Diğer insanlardan çok farklı bir arayış içerisindedir; keşfedilmeyi bekleyen gerçeklerin peşinde. İşte bu yüzdendir diğerlerinin ‘sıradan’ şeyler için bu kadar çırpınmalarını saçma bulması.
Bazen söyleyip birilerinin yüzüne vurmak istediği çok şey vardır ama son ana kadar susar. Çünkü susmak, bütün öfkelere başkaldırıdır. Ve susmak, bir fedakarlıktır. Susmak zordur, tıpkı sevmek gibi.
Şehir kalabalığından soyutlayarak yüksek bir yerlere atar kendini ve kendisiyle birlikte kendi içine çekilir. Çünkü en yüksekte her şey bütün çıplaklığıyla saf ve temizdir. Ne yalan bulaşmıştır ne de başka bir şey.
Kendini kendinle bırak insan!
Kendini karşına al ve hakikate sığın!
Çünkü insan da bulunduğu kabın şeklini alır.