De Balzac’ın Tılsımlı Deri’sindeki antikacının; intihar etmeye niyetlenip ölmek için geceyi dükkkanlarda, sokaklarda gezinerek bekleyen tek kuruşu kalmamış gence söylediklerini biliyor musunuz? 102 yaşındaki antikacı adam, gerçekten de çok büyük bir sır vermiştir gence: “Şimdi size bir iki kelimeyle insan hayatının en büyük sırrını açıklayacağım. İnsan iki şeyle tükenir. İçgüdüyle oluşan bu iki şey onun varlığının kaynaklarını kurutur. Bu iki ölüm nedeninin bütün biçimlerini iki eylem özetler: İstemek, Yapabilmek…”İstemek” yakar bizi, “Yapabilmek” de tüketir…Onun için, düşünün bir kere: Gerçekleri kafasının içine kazabildiği için mutluluğun kaynaklarını ruhunda taşıyan, bundan yeryüzünün kirlerinden arınmış binlerce yüze zevk çıkaran bir kimsenin hayatı ne güzeldir!”
Fransız yazarın tahlilini yaptığı karakterler içinde en sevdiğimdir bu antikacı. Çünkü sözleri, dünyevi sahte duyguların girdabından kurtulmak için yol ararken çizdiğim rotayı netleştirmiş, düşüncelerimi temizlemişti. Eskiye kıyasla daha huzurlu ve mantıklı bulduğum iç dünyayı da anlayışımı değiştirmeme borçluyum. Öncelikle anladım ki, mutluluğu kendinden başka yerde aramak yaşamda yapılacak en büyük hatalardan biri. SANA MUTLULUĞU ASLA BİR BAŞKASI VEREMEZ. ÇÜNKÜ ZATEN ONUN SENİN ÖNÜNE KOYDUĞU ŞEYLE MUTLU OLUP OLMAMAN SENİN SEÇİMİNDİR. İçtiklerimle, dinlediklerimle, okuduklarımla yazdıklarımla mutlu olabilirim. Ve kalıplara sığmayı kabul etmeyen biriyim. Gündüz yaşamak, gece uyumak içindir palavrasını asla kabul etmem. İnsanların kendilerini bu kadar sınırlandırması gerçekten çok anlamsız. Bana akşam saatlerinde kahve içersem uyuyamayacağımı söylüyorlar. Müthiş bir psikolojik şartlandırma söz konusu. Ben aşırı sert kahvemi içip on dakika sonra uykuya dalabilirim. Uyumak istemezsem otuz saati aşkın süre uyumuyor, aynı şekilde uyumak istersem de bütün günü uyuyarak geçiriyorum. Kitabıma yüzümü gömüp huzuru çekiyor, kahvem pişerken çocuk gibi heyecanlanıyor, kalemimin beni istediği yere götürüşüne şaşkınlıkla bakarken, noktayı koyacağım durak için meraklanıyorum. Yaşamın dizginlerini sımsıkı tutuyor, yeni diyarlar görmek için durmadan atımı dehliyorum. Doldurmak hayallerle ömrü, yahut eli boş gitmek seçimdir. Dev hayallerde değil sadece, her an’da yaşayarak ölmeli. Ve asıl önemli olan mutluluk da değil. Acılarımı, yalnızlığımı, tutkularımı, sevincimi kucaklayarak yürüyorum yolumda. Kim bilir önüme neler çıkacak…