İnsanların kalplerini nasılda çabuk kırabiliyoruz.
Kimin ne düşündüğü umurumuzda bile değil.
Bize ne oldu da böyle duyarsızlaştık?
Artık her geçen gün değil saatte insanlığımızdan parçalar ayrılıyor, yozlaşıyoruz. Her gün onlarca insanla aynı havayı teneffüs ediyoruz. Aslında hepimiz aynı yolun yoldaşlarıyız. Evet, hayat yolunun. Doğduğumuzda başlıyor adımlarımız her geçen gün bir öncekinden daha çok yaklaşıyoruz yolun sonuna. Amacımız, uğraşımız, duygularımız farklı olsa da biz aynıyız. Niye birbirimizi görmezden gelirken tüylerimiz diken diken olmuyor ya da terlemiyoruz, kan şekerimiz düşmüyor. Belliki alıştık. Akışkanlıklarınız davranışlarımıza, davranışlarımızda karakterimize dönüştü, belki ondan yadırgayamıyoruz bu saçma düzeni. Ne böyle geldi ne de böyle gitmesine izin vereceğiz. Bu hepimizi ortak sorumluluğu.
Birbirimizi sevmek. Hem de bir çıkar gütmeden.
Şu günlerde birbirimize aç leş kargaları gibi saldırıyoruz. Bir düşen olsa da bir tekmede ben atsam diye. Evet, biliyorum bu benzetme çok klişe oldu farkındayım fakat durum tam olarak bu. Acıma duygusunu yitirdik. Zaten masumiyeti çocukluğumuzla beraber toprağa gömdük. İşler ters gittiğinde battığımız çukurdan en yakınlarımızın sırtına basarak çıkmaya çalıştık. Bunu yaptık ve her geçen gün de yapamaya devam ediyoruz.
Aslında, tek sorun birbirimizi sevmemiş olmamız ve birebirimize yabani olmamız da değil. Biz diğer insanları bırak, kendi öz kardeşimize bile güvenmiyoruz. Neden mi güvenmiyoruz?
Çünkü herkesin bizim gibi olduğunu bir durumda nasıl davranacaksak diğer insanları da o durumda kendimizle aynı kefeye koyuyoruz.
İşte biz buyuz. Her şeyin en iyisini bilen, kendi fikirlerine toz kondurmayan, kendini yükseltmek için yanındakilerin üzerine basan ve son olarak iğrenç ve aciz insanlarız.
Furkan S.