Böyle karşılaşmamalıyız,diye düşündüm.Bir elimde ufak bir kese kağıdı dolusu kiraz,diğer elimde yere atmaya cesaret edemediğim,avucumda biriken kiraz çekirdekleri.Ayaküstü kiraz yemek mi yoksa iki elim dolu olunca tokalaşamamak mı daha utanç verici olurdu,kestiremedim.’En azından tokalaşabilmeliyiz’ düşüncesiyle en yakın çöp tenekesine yöneldim,çekirdekleri içine bıraktım.Bıraktıktan sonra ellerimin yapış yapış olduğunu hissettim.Çocuksu bir özensizlikle iki elimi kot pantolonuma sildim.Eyvah,şimdi de pantolonum kirli gözükecekti!Ne garip şey şu kılık kıyafetten utanma hissi.Elimde çiçek varken ve simsiyah bir bakkal poşeti taşırken eşit derecede çekingen olmam ne garip.Güzellik ve çirkinlik, insanların gözünde aynı miktarda ayıp!..
Keşke karşılaşma ihtimalimiz aklıma sahaflardayken gelseydi.Hemencik yıkardım kirazlı ellerimi o güzel çeşmesinde.
Fakat o sahaflardan gelmez ki okula,kimse işi düşmese sahaflardan gelmez aslında.Ah ne güzel olur sahaflardan gelse!…
Tanıdığım yüzlerle tesadüfen karşılaşma emellerim ne de boş.Rastlaşsak en fazla ne olabilir?”Nasılsın,iyiyim,derse girdin mi,bilmemne hocası sınav için bir şey dedi mi?Görüşürüz!.”
Hepsi bu kadar.Bazen yanımda arkadaş taburuyla gezsem de neden gözlerim sokaklarda,kafelerde tanıdık bir yüz arıyor,bilhassa onu,o kızcağızı?
Dostlarımı gördüm mü bi çay içmeden bırakmamak adetimdir.Fakat o?Ona bir şey ısmarlayacak,”sana paranı harcatmayacak kadar samimi oldum seninle” manasında bir girişimde bulunacak cesareti henüz kendimde bulamadım.Ayıp mı?Değil! Ya ney? Belki de benim için bir çeşit Kürk Mantolu Madonna.Ama ne kürk giyer,ne barlarda şarkı söyler.Bütün hanımefendiliği ve siyah babetleriyle okulun ağaçlı yolunda başı kimi zaman yerde,kimi zaman havada dimdik yürür.İşte belki de budur onunla karşılaşmayı cezbedici hale getiren.
Bu ”her adımımın,her yüz ifademin kontrolü yalnızca benim elimde,belli bir şekle giremem” tavrı,”bu yüzden beni kimse soğuk nevale ya da yılışık diye nitelendiremez” edaları…
Zaten dengeli olmak,normallik de bu değil midir aslen?Normalliği yalnız itaatte yahut inatta aramak ahmaklığın bestelenmiş hali.Peki niye seviyorum onu,ya da seviyor muyum?
Ah evet seviyorum.Fakat ne onunla olmayı,ne de ondan temelli ayrılmayı.Onun sevdiğim yanı,onunla birlikte vakit geçirme isteğimin,onunla vedalaşabilme kudretimin üzerine çıkmaması,erkeklik gururumu mahçup duruma düşürmemesi.Diğerlerinde olduğu gibi üç günde birbirimize yapıştıktan sonra dördüncü gün ucuz sebeplerle ahbaplığımızın nefrete dönüşmesi faciasını bu sefer yaşamayacağıma dair inancım.Evet,tam da bu.Bütün aklım ve gözlemlerimle hissettiğim şey,tam da bu…
Nasıl olduysa böyle düşünceler beni sahaflara kadar getirmiş.Ellerimi çeşmede yıkadım,pantolonumu mazur gör,hanımefendiliğinle birlikte siyah babetlerini giy ve bir değişiklik yapıp sahaflardan gel lütfen.Aksi halde vaziyetim duman,intizarın eşiğindeyim!..
1 comment
Yazının ilk paragrafını okurken aklıma Kürk Mantolu Madonna gelmişti, güzel bir yazı. Kaleminize sağlık.