Hayat,tüm acımasızlığını göstermişti genç çocuğa.O sevgisine karşılık bulamamış bir zavallıydı.Ah yazık ona,bir masal dünyasında yaşamıştı yıllarca. Birgün tokat gibi gerçeklerle uyanmıştı.Ah! O ne gündü öyle…
Kızla ilk kez konuşmuşlardı.Gözleri daha önce de değmişti kızın gözlerine ancak hiç içinde oturup manzarasına bakma fırsatı bulmamıştı.Karşı karşıyaydılar işte.Çocuk yalnızca ona yardım etmek istemişti,sanki kız artık yardım et diye çığlık atmıştı da çocuğun ruhu bu çığlığın şiddetine dayanamamıştı.Ama kız ya onu silmişti ya da onu bilmiyordu.Hangisi olduğunu hep merak edecek ama asla öğrenemeyecekti.Nasıl söylemişti ona o acımasız kelimeleri,nasıl kıymıştı ona,hiç mi vicdanı sızlamamıştı,nasıl ve ne zaman bu kadar kötü olmuştu,sevdiği kız bu muydu?
Çocuk dünyanın buz tarafına dokunmuştu.O dünyayı avuçlarının içine almıştı ancak elinde tutamadı.Dünya çok soğuktu,düşürdü elinden parçalandı,paramparça oldu dünyası.Artık o bir kaybedendi.Ancak sanılan olmadı.Beklenilen kendi içine sünmesiydi,yıkılmasıydı beklenilen.Ama o garip bir şekilde güçlenmişti.İçindeki iyi ve kötü dışarı fışkırmıştı.O an dünyada nasıl yaşanılır öğrenmişti,kime nasıl davranması gerektiğini o gün öğrendi.İyi ve kötüyü bir arada götürecekti.Hiç kimseye ezdirmeyecekti kendini.Saf iyi rolünden çıkmıştı.Anlamıştı ki insanlardan bir beklentinin olması,insanı en zayıf düşüren şeydi.Beklemek, bir hayata başlamak için bitmek bilmeyen bir bekleyiş,bu tüm zamanı içine çeken bir kene,o gün keneyi koparıp attı.Ruhu tırtıldan kelebeğe dönüşmüştü fakat artık bir demir gibi sertti.Biliyordu ki kalbi buz tutsa da hep bir köşesinde ufacık bir yara olacaktı boynu büküktü biraz.Bazı bazı kanayacaktı o yara.O susacaktı,derin derin,içli içli susacaktı.O suskunluğunu duyacak birini bekleyecekti fakat kimse gelmeyecekti bu hep böyle olur değil mi?Ama ne olsundu o meşhur kitapta da anlatıldığı gibi, tabiattan melül bir insandı o.En mutlu olduğu an bile üzülecek şeyler bulabilirdi lakin iyi insanlarda hep böyledir.
Onu anlatacak kitap aradı durdu ancak anladı ki acısını yalnızca onun kelimeleri anlatabilirdi;eğer o yazmaya başlarsa kelimeler dökülecekti bulutlardan avuç içine o da bunları alıp bir kalemin kömür ucundan pamuk gibi beyaz bir kağıdın yüzüne aktaracaktı.Bu sayede kelimeleri can bulacaktı ve yaşadıklarının bir önemi olacaktı en azından bir defter için.Olsun hiç kimse iç,n önemli olmadığı bir dünyada onu seven bir defterinin olması ne büyük bir şanstı.
Ve kıza gelince.onu kendi dünyasına bırakmıştı,ellerini çekmişti üstünden,Şefkatini bırakmıştı o masada.Bazen yan yana geldiklerini düşünecekti.Birbirlerine bakacaklardı.Duyguları akacaktı birbirine.Çocuk bağırıp kızacaktı canını yakıp rahatlayacaktı.Ama yine de sevecekti,sevmişti bir kere bu kolay geçecek bir şey miydi ki? Ancak işte olmayacaktı…
1 comment
Müthiş müthiş müthiş .tek kelime tapılası bir yazı.ben hayatım boyunca kelimelerin böyle nakış gibi dizildiği bir yazı okumadım.bence Öteki Dergiyi ve site yöneticilerini arayıp,sana yardımcı olmalarını istemek lazım ,belki Mng Holding,Anadolu grubu ve diğer bazı kurumlar sana kesin sponsor olur bak.Bu cevher kaçırılmamalı..ha unutmadan,tek eksiğin kısa yazmışsın,bence 100küsür sayfalık 12-13 yaşlarından başlasaydın bu hikayeyi.koyacak çok blog ve site var genç yazı gibi..