ISLAK KÖMÜR
Ağıt ağıt esiyordu rüzgâr, kefensiz gidenlere.
Kulaktan kulağa çığlıklar saçıyordu adeta.
Ölenlerse avuç avuç çıkarılıyordu mezarlarından…
Haddi hesabı olmayan bir ateş sarmıştı dört bir yanı,
Anlaşılan o ki bu defa düştüğünden fazlasını yakmıştı.
Yakmalıydı da…
Vakitlerden uğursuz bir akşam saatiydi,
Kimsenin görmediği bir kadın duruyordu ayakta,
Yaşlarını sessizce dökerek içine, sitemli bakıyordu toprağa.
Sessizceydi;
Çünkü ağlamak bitirmekti umutları,
Çünkü ağlamak kabullenmekti ölümü,
Çünkü ağlamak yasaktı ona…
Baktı elini sıkıca tutan küçük kızına,
Nakış gibi işlemiş saçlarından keder dökülüyordu.
Şaşkın bir üzüntüyle baktı annesinin titreyen dudaklarına…
Ve hıçkırıklarla karışık bir ses tonuyla dedi ki;
‘’Islak kömür yanmaz demiştin,
Bir sürü ağlasam tüm kömürler ıslansa
Babamın ölmesine gerek kalmaz belki anne…‘’
Mazlum Okan