Bu bayram yanına gidemesem de varlığına şükrettiklerim var da, aklım yokluğunun boşluğu hiç dolmayan rahmet okuduğumda…
Çocukluğum gelir aklıma ve mis gibi sen kokulu anılar yayılır içime o an. Merhameti senden öğrendim, minneti seni her yâd ettiğimde yokluğundan…
Hatırlıyorum. Bir nokta kadarım o zamanlar daha bu çok çizgili koca dünyada… Kirlenen, ruhum değil henüz; uçuşan eteğinde çamurlarda yuvarlandığım entarim… Canımı yakan da insanlar değil üstelik… Dokununca acıtacağını tahayyül edemediğim, demir yığını bir soba ama çocuğum ya! ‘canavar’ demiştin adına. Ne kıyamet kopmalı bir ‘cıs’ tecrübesiydi… İzi minicik kaldı parmağımda ama acısı hala hatırasıyla mıh gibi aklımda… Kaç defa sarılıp öpmüştün sızısını dindirmek için kim bilir elimi! Kaç zaman aktı gözyaşlarım koynuna nefes nesefe ağlayarak bilmem! Şimdilerde hiç hıçkıra hıçkıra ağlamıyorum; küçükken sen varsın diyeydi cüretim, üç beş yıldır da yokluğundan sebep, gözkapaklarımda birikir gözyaşlarımdaki ürkekliğim.
O zamanlar sen bana bakardın tane tane üzerime serptiğin şefkatinle, istedim ki büyüyünce elimden geldiğince de ben… Anladım ki zaman acımasız ve sabırsız. Her hasta olduğunu duyduğumda uzaklardan korka korka gelip yenmiştim onu oysa. Çocuk değildim belki evet ama “sen geldin ya iyileşirim” demiştin ve inanmıştım bir kere daha sana. Acelem de bundandı işte korkularım da… Zaman sana gelmem için yollarıma kum saatinden akan taneciklerini serpti her seferinde… Hatırlıyorum, aslında o gün hissettim ama bir türlü kendime yolda itiraf edemedim. Korka korka tükettim bitmeyen mesafeyi ama biliyordum yetişemeyecektim aslında. Tek yanlışın tüm doğrularımı yuttuğu bir yarıştı o gün yaşam. Oysa bir kez, sadece bir kez geç kalmıştım sana. Bana sorarsan acımamıştı zaman bana ve mağlubiyetimin cezasını yokluğunla kesiverdi oracıkta…
En çok da soğuk topraklar altında yalnız uyuduğunu düşündüğümde kahrolurum. Oysa elimden bir şeyler gelseydi şimdi keşke senin için; çıplak ellerimle yıldızları toplayıp yatağın yapsaydım ve güneşi de indirseydim ayakuçlarına.
Bilerek razıyım; gelsin yaksın isterse şimdi o çocukluğumdaki canavarın ateşi… Bedenim sızım sızım sızlarken acıdan, uzansam yanına eski günlerdeki gibi… Hatta başa dönsek çocuk olsam da merhametine sığınsam… Zaman dursa ve ben yeter ki koynunda çocuk kalsam…
Bu şarkı ceza gibiydi yokluğundan sonra bana; tesadüfen ilk ve son kez kalbimi kanata kanata seni düşünerek dinlemiştim. Bugünse kendi cezamı kesmek için ikinci kez dinleyecek kadar yürekliyim.
Hatıralarını yaşamım boyunca zihnime mühürledim zaten de bir de senden kalan üç şey silinsin istemiyorum hiç… Gözüm gibi bakıyorum; hayalimde çizili yüzüne, kulaklarımdaki şefkatli sesine ve telefonumda “dedeciğim” yazan rehberdeki yerine. Yanına gelemedim ama iyi bayramlar merhametlim, pamuk kalplim… Cennetinde huzur içinde olmana dualar eder, mis kokulu ellerinden öperim.
Tek kaybettiğim, yegâne kıymetlim; dedeciğime… (Yazan: NurayDeri)
Bahsi geçen şarkı: https://www.youtube.com/watch?v=XXpVB8ojF9c