Özgürlük, özgürlük, özgürlük. Çağımız insanının diline pelesenk olmuş kelime. Bir diğer adı ‘Hürriyet’. Hepimiz özgürlüğümüz için elinden geleni ardına koymayacak insanlarız. Oysa henüz ne olduğunu bile tamamen kavrayabilmiş değiliz. Sadece eli kolu bağlı kalmak, demir parmaklıklar ardına düşmek, istediğini söyleyememek olmuş özgürlüğünü kaybetmek. Oysa kimse rüyalardan, hayallerden bahsetmiyor. Hepimiz bize dikte ettirilen hayalleri, fikirleri yaşatıyoruz zihnimizde. Zengin olmak, son model bir araba, yakışıklı/güzel olmak, kocaman havuzlu bir villa, vesaire vesaire. Filmler, kitaplar, reklamlar ve hatta çevremiz tarafından bilinçaltımıza dikte ettirilen fikirler. Başkalarının uğruna yaşamamızı istediği rüyalar. Hiç ama hiç kimse bunları düşünmüyor varsa yoksa manası sığ haykırışlar ‘Özgürlük, özgürlük’. Nerede kendi hayallerimiz, nerede kendi rüyalarımız ve nerede kendi fikirlerimiz? Belki ayaklarımızda prangalar yok belki ağzımız kapatılmıyor lakin zihnimiz zincirli. Çelikten korseler giydirilmiş hayallerimize, düşüncelerimize. Zaten hürriyet elleri bağlamakla, ağzı kapatılmakla da alınamıyor insandan eğer hayalleri, fikirleri, kalbi ve dahi zihni hala özgürse. Demir parmaklıklar, dikenli teller… Ne farkeder ki o insan için? O insanın fikirleri, hayalleri özgür.
Şimdi, kendimize sorma zamanı acaba kaçımızın hayalleri gerçekten bize ait? Acaba kaçımız kendi, öz fikirleriyle, dünya görüşüyle yaşıyor? Kaçımız kendimizi zincirlere vurmuşuz ya da kaçımız hala özgür? Kaçımız hala kendi hayatını yaşıyor?
www.birdamlafikir.blogspot.com.tr/2014/09/kacmz-hala-yasyor.html