Sen… Yıllardır canımı yoluna koyduğum adam…Gidiyorum ben. Yıllardır sana, gönlümden yana aşk dolu git’leri, gitme’leri, gidiyorum’ları biriktirdim. Bu kez sahiden gidiyorum. Ben seni kadere teslip edip, gitmeye geldim. Bütün hırçınlıklarımı, bütün nefretlerimi, kıskançlıklarımı, çağrılarımı, hatalarımı, çılgınlıklarımı bıraktım da, aklım başımda, hatırım sayılır şekilde seni kadere emanet edip de gitmek için geldim.
Ben zaten sana hep gitmek için gelmiştim. Bir şekilde gider dururdum, kendimden gittim, senden gittim, hayattan gittim. Koptum. Senden sonra parçalarımı toplayamadım, hayatla barışamadım, hep gittim bir şeylerden. Sevmek, özgür bırakmakmış sevdiğini… Kaderle ellerini birleştirip, “Benimle mutlu değilsen, kiminle mutlu olacaksan ona git” demekmiş. Beklemezdim ben de kendimden. Şaşırttım kalbimi. Seni benden başkasına vermem sanırdım, seni kendimden bile kıskandım. Böyle olmazdı, olamazdı, olamadık…
Sen… Hayatımı yoluna serdiğim sevdiğim adam… Nedensiz, ben seni canımdan çok sevdim. Canımı ver, git kadere. Orada seni bekleyen mükemmel bir aşk var. Ben mutlu edemedim seni, yetemedi aşkım sana. Öyle de güzeldi ki… Gözlerinde kaybolarak ölmek isterdim. Ellerin saçlarımın kokusuna sırdaş olmalıydı, saçlarım ellerinden, ellerin saçlarımdan nasiplenmeliydi. Sen yanımda olmalıydın. Artık ben de hayata karışmalıyım, izin vermeliyim kendime, sensiz seni sevmekten yorulmak değil bu; ikimiz için mutlu olmalıyım. Ben o kalbi çok sevdim. Ulaşacakken kaçırdığım, ulaşamam sandığımda ulaştığım o kalbi; kalbini çok sevdim. Bana ait olsun istedim, gözlerin bir tek bana baksın istedim. Bu kadar bencillik bu aşkı aşar artık. Kiminle mutluysan, onunla mutlu ol… Yolundaki çakıl taşları olmayacağım. “Sevgilim” demek bile yasak bana, sevdiğim adam…
Nice umut kapılarından kovup, gönlümü paramparça eden adam! Ben seni sensiz çok sevdim. “Benim adım ölüm” deseydin, yine de gelirdim, yine olsa, yine gelirdim. Ama artık buradan sonrasında bana çıkış yok. Beni istemeyen birinin gölgesi olamam. Gurur bulaştı bu aşka, anlıyor musun? Kahrolmalardan ziyade, yalnızca yalnızlığa ait olmalar başladı. Ben yalnızlığa aitim. Seni mutlu edecek olan değilim. Senden önce de, senden sonra da hiç kimse olmadı. Yalancı sevmelere koştum seni unutmak için, hiçbir zaman unutamadım.
Sen… Canımın kibrit kutusu; beni yakıp, gömmeye mi geldin? Ama ben seni daha kadere emanet edeceğim. Ağzımda acı bir tat var. İşte geldik sevdiğim… Tut kaderin elinden, tut ki; huzur bulayım ben de. Sen sağdan gideceksin, ben soldan. Yollar ayrılıyor. Zaten hiçbir zaman birleşmemişti. Dur! Hemen öyle arkanı dönme, son bir şey daha var: “Seni Seviyorum, seni çok, çok, pek çok, her şeyden çok, kendimden bile çok seviyorum” Ömrüm… Ömrümden aldığın hiçbir gün için pişman değilim. Şimdi huzur içinde gidebilirim. Allah’a emanet ol tek sevdiğim; sende ben bohçasını alıp aşka kaçan mutluluğun ta kendisiydim.
Şimdi hezimet oldum, gülüşlerim solmuş bir çiçek kıvamında. Vakit geldi, ardıma bakamam. Saçlarımın kokusu sinecekti ellerine, olmadı işte…
Sen mutlu ol sevdiğim; yemin ederim senden başkasını böyle deli sevmedim. Gidiyorum ben…
Her gidiş, bir ölüm madem; sende ölüp, kendimde dirilmeye gidiyorum ben. Yalnızlıklara doğup, girdabımda kaybolmaya gidiyorum ben… Öp kaderini, alın yazına ben karışmadım belli ki; öp de kaderini, kaderinle barış yeniden haydi…
Dilâra AKSOY