Zihnimin içinde canlanan sözcükler ıslak mürekkep ile incecik kağıda serilmek için can atıyordu fakat bu sözcüklerin oluşturacağı cümleler incecik kağıdın kaldıramayacağı kadar ağır, siyah mürekkebin yazamayacağı kadar da koyuydu. Ben sözcükleri ne zaman dışa vurmak istesem tüm mürekkepler kuruyor, tüm kağıtlar yanıyor ve var olan bütün kalemlerin ucu köreliyordu. Devrik cümleleri severim ben çünkü onları düzeltmek kolaydır, ya devrik hayatları düzeltmek? Ya devrik düşünceleri düzeltmek? Kolay mıdır? Zihnimin içinde dolanan düşünceler dilimden dışarı çıktığı her anda dilim cehennem sıcağında kavruldu ama asıl canımı yakan bu değildi; Bir kuş misali kafese kilitlenmiştim. Bedenimin kilitli olmasına alışmıştım bir süre sonra fakat düşüncelerimin, ruhumun kilitli kalmasına alışamıyordum. Yazmak için inim inim inleyen parmaklarım kalem bulamıyordu, kalem bulsa bile ne değişecekti ki zaten? Kalem tutan parmaklarım bir bir kırılmayacak mıydı? Gözleri kör bir insan gibiyim Dünya’nın nasıl bir yer olduğunu göremedim ama denizin kokusunu, güneşin insanın tenini nasıl yaktığını, yağmurun nasıl ıslattığını gözlerimi her kapadığımda vücudumda hissediyorum. Hiç kitap okumadım ben hayatımda ama her gün, her saat, her dakika romanlar, destanlar yazıyorum zihnimde. Aynaya baktığımda gördüğüm keşke cılız bedenim yerine güçlü düşüncelerim olsaydı, onlara dokunabilmek için her şeyimi verirdim ama bana ait olan tek şey onlar. Bedenim bile bana ait değil sadece kilitli ruhumun içinde geçici olarak yaşayabilmesi için verilmiş olan bir et yığını. Her kilidin bir anahtarı vardır değil mi? Belki de benim kilitli olan düşüncelerimin ve ruhumun anahtarı da zamandır. Sabırlıyımdır ben 16 sene bekledim bir 16 daha beklesem ne kaybederim ki? Kaybetmekten çok kazanmaz mıyım? Binlerce destan, binlerce roman, binlerce… Kazanırım. Umudum hiç eksilmedi bu hayatta aksine her geçen gün arttı ve içime serpilen umut tohumları kanıma karıştı. Her yerdeler; Bir yere dokunsam sanki parmaklarımdan dışarı çıkacaklar, gözlerim bir yere baksa göz bebeklerimden dışarı fırlayacaklar, sesim bir çıksa tüm Dünya’ya yayılacaklar gibi. Hiç açmıyorum gözlerimi, değdirmiyorum parmaklarımı bir yere, ağzımı mühürledim vurmuyorum sözcükleri dışa çünkü umudun bir gram da olsa eksilmesini istemiyorum. Sadece bende kalsınlar, aynı kilitledikleri ruhum ve düşüncelerim gibi. Ah, beni merak ediyorsunuz. İsmim, ne fark eder ki? Ha Aliyim, ha Ayşeyim, ha yerde gördüğünüz halıyım yada başka bir şey. Bana nasıl sesleneceğinizi okuduklarınızdan sonra siz karar verin, benim için fark etmez çünkü siz benim hikayemi öğrendikten sonra ben olmayacağım. Merhaba bu benim ilk paylaşımım beğenmenizi umuyorum, yorumlarınızı esirgemeyin.