Ufak bir sahil kasabası, insanları içten ve temiz kalpli idi. Çocuklar her zaman olduğu gibi bugün de sahilde kumdan kaleler yapıyor, akşam olana kadar yaptıkları kalelere bir şaheser gibi uzun uzun bakıp, akşam evlerine dağılırken yıkıveriyorlardı. Ta ki o acı olaylar yaşanana kadar.
Çocuklar daha önce böyle giyinmiş adamlar görmemişti. Şimdi yüzlerce tuhaf giyinmiş adam vardı, mahalle mahalle dolaşıyor, ellerinde tanımadıkları uzun bir şey taşıyorlardı. Önüne gelene saldırıyor, dövüyorlardı. Bazen daha da ileri giderek öldürüyorlardı. Ahmet, o tuhaf giymiş adamlar annesine saldırdıkların da çok korkmuş, ama bir o kadar da cesur davranarak adamın bacağına atlayıp ısırmıştı.
”Bırak lan itin oğlu. ” Ahmet’i tek tekmede savurdu ileriye. Canı çok yandı ama hemen kalktı. Annesinin elinden tutup kaldırmaya çalıştı, baya hırpalamıştı kadıncağızı. ”Hadi anne, gidelim. Babam gelir akşama, seni böyle görürse çok sinirlenir. Babama da zarar vermesin o… Neyse.”
Ahmet, annesini eve bıraktıktan sonra tekrar dışarı çıktı. O adamı bulmak için. Kafasına koymuştu, ne olursa olsun adamı bulup öldürecekti. Beraber büyüdüğü arkadaşlarını çağırdı, sahilin orada ki kayalıklara gittiler. Kayalardan birinin üzerine çıkarak yüksek sesle konuşmaya başladı, kürsüye çıkıp bağıran siyasetçiler gibi. Hep siyasetçi olmayı hayal ederdi. ” Arkadaşlar! Bugün annemle eve giderken önümüzü kesip, annemi dövdüler. Bunlara birileri dur demeli artık! ” Tam bir siyasetçi gibi avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Sesleri ne kadar yüksek çıkarsa onun peşinden gidiyordu insanlar, bunu iyi öğrenmişti Ahmet. Arkadaşları da Ahmet’in peşinden gidiyorlardı.
Ahmet ve arkadaşları plan yaptılar. Ahmet adama küfür edecek ve kaçacaktı arkadaşlarının saklandığı yere. Adam peşinden geldiğinde ellerinde ki taşları adamın kafasına atacak, adam düştükten sonra sopalarla öldüreceklerdi. Adamın elindeki şeyin ölüm saçtığından haberleri yoktu, henüz yoktu…
Ahmet adamı bulabilmek için neredeyse bütün kasabayı gezdi. Sonunda buldu, ama kalabalıklardı. Adamın, arkadaşlarından ayrılmasını bekledi. Adamın, peşinden gelmesi için bütün pis lafları etti. Bir yandan da ‘Annem duysa çok kızardı.’ Diye düşünüyordu. Adamın yerinden kalkmaya pek niyeti yok gibiydi. ”Yine mi sen lan it? ” Ahmet yerden, biraz büyükçe bir taş alıp adama fırlattı. Ayağının hemen dibine düştü. Adam yerinden hareketlenir, hareketlenmez kaçtı.
Ahmet’in arkadaşları, çıkmaz sokağın sonunda saklanmış, bekliyorlardı. Ahmet’in kendilerine doğru koştuğunu gördüler, arkasında da adamı. Ahmet ve adam sokağa girdiği anda taşlar adamın üzerine yağmur gibi yağıyordu. Bir anda adamın elindeki şeyden ses geldi paaaaat!…
Ahmet yerdeydi, arkadaşları taş atmayı bırakmış Ahmet’in etrafında toplanmıştı. Çocuklardan biri ses duyduktan sonra yere düşen, demir parçasını aldı, cebine koydu. Ne olduğunu bilmiyorlardı ama Ahmet’e zarar veren şeyin o olduğunu iyi biliyorlardı.
O günden sonra o demir parçalardan nerde görseler, alıp ceplerine koyuyorlardı. Ahmet’in yanına gidip oturuyorlardı. Arkadaşları her gün geldiler, mezarına. ‘Mermi kovanlarından kaleler yapmaya.’
2 comments
Dokunaklı olmuş.. Sade bir olay örgüsü var.. kelimelerinize sğlık…
Teşekkür ederim güzel yorumlarınız için. Eksiklik görür ve benimle paylaşırsanız sevinirim.