Sakallarımın buğusunu sigaramın külüyle yaktım bu akşam. Sevişmediğim seni özlediğimi fark ettim, kapı tıkladı sakalamın buğusu kaybolmuştu karşımdaki sen miydin gerçekten? Yoksa bu gene aptalca halüsinasyonlar dan bir tanesi miydi. Evet evet aptal bir halüsinasyon. Biram bitmiş evde yiyecek adına dair hiçbir şey yok belli ki zor bi gecenin eşiğindeyim. Dışarda ki ayazın içimde ki sızının tam kaybolduğunu düşünmeye başladığım bir zaman da bu beni her zamankin den daha çok yıpratmıştı. Anne mi boynun dan öptükten sonra, çiçeklerimin havasız kaldıkça küfleneceğini öğrendim ondan. Sokakların güzelliğini, sokak lambaları uyumadan öpüşülmeyeceğini anladım zarif omuzlarında. Gözlerimi kapattım dans ederken, gözlerimi açtım bir bebek doğarken ve yine gözlerimi açtım babam ölürken. Boynunda dövmesi olan kısa saçlı bir kadına tutuldum ve bu akşam da kısa saçlı kadının boynundan öpmeyi diledim. Etik kurallar arzularımı bastırırken, sadece sigara isteyebildim. Yazdıklarımı yedim, içtiğim tüm içki şişelerini karanfillerime vazo yaptım. Saçlarımı şarap kırmızısına boyadım. Beni öpen her kadına kötülük bulaşsın diye, ellerimi siyah boyaya daldırdım. Kadınların kötülüğünü düşünen erkekler ölümlüdür. Hayatımın inişli çıkışlı sokaklarında öldürülen her kadının yanına bir mektup bıraktım. Sallandığım her salıncağın zincirlerine kendimi astım. Okuduğum her kitabın başına “son” yazdım. Ölü bebeklerin ruhlarını sorguladım kendimce, freni tutmayan motorlara bindim. Sokak lambaları olmayan kaldırımlarda yüreyen sarhoş kadınların parmak uçlarını öptüm. Denizin buğulu kırmızısı gözlerimin perdesini aralarken bir şarkı daha söyledim vasat sesime rağmen, şarkı söyleyen insanların güzelleştiğini anladım. Bir plak koydum gramafona sevilmeyi bekledim. En sevdiğim karanfilim küflenmişti,ben hiç sevilmedim…