Akşam olunca karanlıkta kalmaktan korkarım. Az da olsa bir yerlerde bir ışık illa yanacak. O ışık sanki bana iyi geliyor. Kötü düşüncelerimi savuşturup beni güzel düşüncelere itiyor. Karanlığın bir karalığı var ki sormayın gitsin.
Baktıkça içime içime işliyor…
Karanlık dediğin bir sır, bir saklanış; uzağı seyrederken ışığı aradığındır karanlık. Çekmecenin en arka köşesindeki denk gelmemek için sakladığın anılarındır karanlık.
Karanlık; gölgendir seni hep takip eden, izleyen, dinleyen gölgendir. Işık görünce kaybolur… Bir de bilmediklerin karanlıktır. Öğrendikçe yavaş yavaş aydınlanırsın. Sanki içine bir ışık hüzmesi yayılmaya başlar.
Aydınlık mı?
O da durup dururken ortada bıraktığın anıların, hep düşündüğün güzellikler, çekmecenin dışında bıraktıkların, hiç saklamadıkların, hep anlattıkların ve anlatacakların aydınlık… Güneş’tir aydınlık, Ay’dır aydınlık, Deniz’dir aydınlık…
Bir kadın tanıyorum; sokağındaki sarı ışık lamba yanmazsa gözüne uyku girmeyen… Gece lambası, evin ışığı nafile… Hep dışarıdan bir ışık olacak. Sanki sadece dışarıdaki ışıklar onu aydınlatıyor. Hep ‘Aydınlık’ta kalın ki etrafınız da Aydınlansın…