Korkuyorum…
Neden diye sormayın,
bilmiyorum..
Zifiri karanlık bir odada, iki nefes var sadece.
Biri alırken diğeri veriyor,
biri verirken diğeri alıyor.
Pencereden sızan hafif bir ışık var sadece.
O da odanın içinde uçuşan
tozların gün yüzüne çıkmasına sebep oluyor.
Yanımda bir nefes daha olmasına rağmen
kendimi neden hala yalnız,
yapayalnız hissediyorum?
Elimin üzerinde bir el,
zifiri karanlıkta siyahımsı bir silüet
olmadığı için mi?
Bilmiyorum…
Bana sormayın.
Gözlerim tamamiyle açık…
Kırpmıyorum.
Saat tam olarak sabahın beşi.
Hava hafiften aydınlanmaya meraklı,
karanlık ise aydınlığa direniyor.
Karanlık da biliyor
sonucun ne olacağını,
fakat yine de pes etmiyor.
Uyumak istiyorum…
Gün doğmadan uyumak istiyorum.
Aydınlıkta uyuyamam
ben.
Gözlerimi,
kapatamam.
Biraz daha diren karanlık…
Pes etme!
Zamanın gelecek
ama biraz daha diren.
Ben
gözlerimi yumayım
ve
huzura ereyim.
Kulaklarımın tamamen duymadığı,
gözlerimin tamamen görmediği
o anda bırak bu amaçsız oyunu.
Pes et
ve
geri çekil.
Ya da gel yanıma kıvrıl,
bu yorganı beraber paylaşalım…