Evlerimize gökten bomba yağana kadar, insanlar Türkiye’de neler olup bittiğinin farkına varamayacak. Çoğu kişi için bir süre sonra ‘başkası’ olarak kalacak. Ama onlar ‘başkası’ değil. Onlar bizim evlatlarımız.
Benim içimi parçalayan Destina Parlak oldu. Herkese çok üzüldüm, ama Destina benim kalbimdeki bir şeyleri parçaladı. Patlama gününden 3 tane fotoğrafı var. Birisini bir kafeteryada otururken arkadaşı çekmiş, elinde telefon ve gülümsüyor. Daha sonra kameralarda durakta beklerken görüntüsü var, ayakta otobüs bekliyor. Ardından patlama sonrası fotoğraf… O gülen yüzü tanınmayacak hale gelmiş, gözleri açık kalmış. Kıyafeti paramparça olmuş.
Destina, yalnızca bizim bildiğimiz. Bilmediğimiz ne kadar can yandı… Kaç tane anne, kaç tane baba? Bunların hesabını kim verecek? 16 yaşındaki bir kızın ölmesi hangi adalet kitabında yazıyor? Ayrıca şöyle bir şey de var, patlama olmasaydı, tecavüze de uğrayabilirdi. Türkiye’de yaşamazsınız, yaşam mücadelesi verirsiniz.
Tüm Türkiye 3 gün ayağa kalkar, 4. gün hepsi unutulur, ailelerin içindeki ateş kalır. Böyle olmamalı. Bunu yapanlar hesabını vermeli. Hiç kimse ‘teröre alışmayacak’. Teröre, başkentte bomba patlatılmasına alışılmaz. Ölenler onlara göre ‘başkası’ olduğu için bizden alışmamızı istiyorlar fakat onların hepsi bizim evladımız, ablamız, ağabeyimiz, kardeşimiz. Siz kendinizi bu vatandan biri olarak görmüyorsanız, buyurun alışın efendim. Ama bu vatanın evlatları buna alışmaz.
O ailelerin acısının hesabını kim verecek? Destina’nın yakının haykırışları hangimizin içini parçalamadı? Kimin buna hakkı var? Gözlerinizi açın. Etrafınızda olanların farkına varın. Çocuklarınıza öğretin biraz, öğretin. Boş olarak dolaşmasınlar. Orada insanlar ölürken, gülüp eğlenmesinler.
Ölümü hak etmeyen bedenler toprağa karışırken, bizlerin sıcacık evlerinde oturması haksızlık değil de nedir? Halkın korunmaması, canının hiçe sayılması haksızlık değil de nedir?
Alışmayın, evlatlarınızın ölümüne, başkentte bomba patlamasına, terörün tepemize çıkmasına, sokağa dahi çıkamamaya…