Bügün erken başladım güne!
Sineklerle olan savaşımı sabaha karşı kaybedip, attım kendimi bahçeye.
Bir adamla karşılaştım;
Adam düşünceli,
Adam duygusal.
Ne oldu hayırdır diye kafa sallayarak girdim konuya.
Bir sürü dert yandı;
Adam yorgun,
Adam hüzünlü.
Sıkma canını dedim
Dinlemedi
Güneş daha henüz doğmuştu.
Üşümüştü, çeketimi verim dedim.
‘Yok’ dedi sanki.
Israrlarım pek de fayda etmedi.
Sırtımı duvara yasladım,
Dizlerimi kırıp topuklarımın üstüne oturdum;
Adam sevdalı,
Adamın vakti yok.
Bir elime aklımı alıp bir elime gövdemi, ‘Nasıl anlatayım’ dedim.
Hangi yaradan başlayım anlatmaya aklılla, gövdeme.
Sonra kalp ne der.
Adam sustu
Adam düşündü
Biri lazım der gibi baktı gözümün içine.
Sustuk;
Biri lazım, kimselere anlatamadıklarımı anlatacağım,
Biri lazım, yaptığım hatalarda ‘dur ne yapıyorsun sen ya’ diyebilecek
Biri lazım, hani ağaçlara uzaması için destek koyarız ya
Ondan
Biri lazım,
Öyle biri ki, beni benden iyi tanıyacak
Adamın zamanı doldu.
Son bir kez baktı gözlerime;
Adam öldü,
Adam kelebek.