Bazı mekanlar özel kılardı; hayatımıza giren bazı kimseleri.. Sahi ne de çabuk geçmiş koca bir yıl sessizce, usul usul… Sen gittiğinden beri içimi tarumar eden, yalnız beni değil yaşadığım bu güzel ülkeyi dahi mahveden ne çok ölüm… Sen gittin ya, hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Ne gezindiğimiz o sokaklar, ne gittiğimiz yerler, ne Cafe de Kedi, ne dinlediğim müzik, ne soluduğum hava…
Giderken çok şey götürdün ve çok şey bıraktın ardında. Bense gururumdan ötürü susturdum kalbimden kopacak her bir cümleyi ama çok fazla bekledi söylemek istediklerim kalbimin en derinliklerinde. Çok… Senden sonra sigaraya alıştım. Bir süre serseri bir kalbin taşıyıcısı oldum. O eski kız gitti yerine bir başkası geldi. Meğer aşk dedikleri buymuş. İnsanı hiç de olmak istemediği birisi yapıveriyormuş.
Çok kişi sebep olmuştu buna: eski güzel gülüşüm yok artık. Ama sen daha bir yaktın içimi, bilemedim. Bilemeyeceğim de.. Söylemek istemediğim çok şey var ama yazmasan olmuyor, sussan hiç olmuyor. Gururumdan terk etmiştim seni. Sevmediğimi haykırmıştım. Sevmiştim oysa. Senden sonra öldü kalbim. Sen bilmiyorsun tabii. Çünkü kimbilir hangi aşkların koynunda bensiz nefes alıp verişlerini bir başka güzele hissettiriyordun. Ve muhtemelen de mutluydun. Ya da sende gururundan sevdiğin başka birinin olduğunu söylemiştin bana. Ama inanmıştım buna. İnanmak istemiştim. Çünkü seni tanıyordum. Çapkındın. Yanımdayken bile. Ama aptallık ya aşkın diğer adı, görmezden gelirdim bu çapkın bakışları. Bazende bir başkasının olman için dua ederdim. Dua ederdim bir an önce hayatımdan çıkıp gitmen için. Çünkü bana göre değildi kör kütük aşık olmak, sevdanın kollarına atmak kendini. Ben o hiçbir erkeği umursamaz kendi ayakları üzerinde durması şart olan güçlü kadındım. Biliyorum hiçbir zaman bu kimliği taşıyamadım üzerimde ama korkmuştum bir kez aşktan. Neden aynı hataya tekrar düşeyim ki?
Kısa ama hayatımın en güzel zamanlarıydı yaşananlar. Sevgi,aşk,kızgınlık,öfke, sinir krizleri… Her bir duyguyu dibine kadar yaşadık. Umarsızca. Şu kocaman yaşımıza rağmen. Peki ya sonra? Geriye ne kaldı? Bir hiç. Ya da pek çok şey… Pek çok kırgınlık ve pek çok kızgınlık… Senden nefret ediyorum şuan evet. Ve en büyük pişmanlığımsın ama söylesene bana: keşke diyebilir miyim sanıyorsun bazı anlar için? Oysa demeyi ne çok isterdim. Keşke…Keşke…Keşke…