Sıkıntımız bu esasında. Bir bilgisayar sistemi gibi. Caddede yürüyorsunuz. Yürürken gördüğün her insana, anında bir kimlik atıyorsunuz. Ta ta ta! O tinerci, bu cahil, şu manken, bu yabancı. Dükkana girdin, çikolata alacaksın, ucuzundan istiyorsun. Sana diyor ki; Kayserili misin? Cimri diyor yani. Sadece param yok. Ailem o kadar zengin değil. Çok şık giyinirim esasında. Her şeyim marka. Çoğu pazardan. Ama bazılarına markanın ismini görmek yeter. Bu çocuk zengin. Değilim. En büyük sorunumuz bu. Bunu aşmamız gerek. Bu adamda topçu tipi yok. Angel Di Maria. Yeterince büyük bir cevap. İnsanlara kimlik ataması yapmayı bırakın. Belirli kalıplardan kurtulun. İnsanları tanıdıkça ya da diğer canlıları, nesneleri… Ona göre karar verin. Flört edin. Yakışıklı ya da çok güzel diye sevgili olursanız, ilişkiniz tipiniz kadar kaliteli olmaz. Kediler de nankör değildir. Kalıplardan kurtulun. Hayvan beslemek güzeldir. Dost dediğiniz köpekler çok bebek öldürdü. Hayır kuşların ötüşleri hep huzur vermez. Eziyet olur bazen. Tüm gün ötüyor. Bir düşün. Düşünün yani. Azcık silkinin. Ön yargıları kaldırın, insanlara, nesnelere anlam yüklemeyin. Kıyafetler, dış görünüşler, kalıplar yanıltıcıdır. Tanıyın, konuşun… Akıllı davranın. Hiç hoş değil yoksa yaptığımız. Çok ayıp bize. Çok.
twitter/@kopuksenario
http://seyodegilde.blogspot.com/2013/11/kimlik-atadklarmz.html