Yokluğumu konuştuk hep,
Hadi gel bugün biraz varlığımı konuşalım.
Yoksun aslında derken,
Yoksun deyişlerini duyan kulaklarımın varlığını.
Gözlerini kırpmadan baktığın gözlerimin varlığını konuşalım,
Hani mavi gibi yeşil adını aldığım.
Ya da iki göğsümün arasında her bakışında farklı bir şeye benzettiğin o benimin varlığını konuşalım.
Yokluğumu yeterince anlattın,
Dudaklarını bastırdığın alnımın varlığını anlat bu kez.
Sen her daldığında, başını okşadığım elimin varlığında bahset.
Hadi biraz da sesimi konuşalım,
Defterinden siirler okurken kullandığım.
Gel, biraz da sarıldığında kollarının arasındaki bedenimin varlığını konuşalım.
Seni öptüğüm dudaklarımı konuşalım.
Başını yaslayıp yattığın omzumu,
Isırdığın parmaklarımı da konuşalım.
Çocukken istediğim gibi kızıla boyadığım saçlarımın varlığını konuşalım.
Kahkahalarında yankılanan kahkahalarımı konuşalım.
Kokunu içime çektiğim burnumu anlat biraz.
Gamzen var mı senin diye sorduğunda, gülümseyip gösterdiğim gamzelerimi de anlat.
Kucağında yatarken okşadığın yüzümden bahset.
Şampuanımı tahmin etmeye çalıştığın kokumdan da bahset biraz.
Sen söylemeden anladıklarımın varlığından konuşalım.
Hadi kalk gel, biraz konuşalım.
Bunları konuşmaya cesaret edemeyeceksen, başka bir şey konuşalım.
Mesela gel, yokluğunu konuşalım biraz.
Hiçliğini konuşalım.
Mavi gibi yeşilin, mavisini konuşalım.
Varlığını sakladığın yokluğundan bahsedelim biraz.
Çünkü sen,
Tüm gerçeğini bir yalana sakladın.
Yok oldukça varsın,
Var olursan yok olacağından korkarsın.
Korkansın.
Kaçansın.
Bu yüzden konuşamayacak olansın.