Kokunla doldurup ciğerlerimi ve sokaklarımın her köşesini
Tam da bu akşam üzeri rayların kenarında ince uzun adımlarla
Parmakları sararmış bir tiryakinin son sigarası gibi
Sırtını yıldızlarla örten bir ayyaşın ılık kaldırım sevdası
Soğuk bira şişesinden ellerimi yıkarmışcasına…
Piyano çalan kuklalar kentinde seviş benimle!
Köprünün parlak ışıklı halatlarına dolanalım
Tanrım! Bu ne çetrefilli bir intihar…
Günlerce kovalıyoruz birbirimizi
Takvim yapraklarıyla kaplıyorlar üzerimizi
Güneşi gündüz ikide batırıyorlar
Kadıköy’de parçalarına ayırıp
Kırmızı halıda sergiliyorlar!
Uzun merdivenlerin ahşap pervazlarında yargılamalısın beni
Akşamın son ışıkları vurmalı kısacık saçlarına
-Ömrüm gibi kısa, gülüşünce güzel!-
Bedenlerle kirletilmiş yatak yorganlarda
Ve sıvası kabarmış duvarlarda gölgen!
Tebessümün düşüyor, yer çatlıyor, tavan çöküyor
Dışarıda bir rüzgar, pencereler gıcırdıyor !
Her yer harabe!
Tanrım! Tanrım, tanrım…
Sanki yolumu bekliyormuşsun gibi
Sanki o yoldan bir ben gelirmişim gibi…
Sen yine yalınayak yüksek topuklusun
Arşa değiyor kirpiklerin
Ayak uçlarınla yüksel merdivende
Parmakların trabzanda
Parmakların gırtlağımda!
Yaşadık yaşayacağımızca…
Piyano çalan kuklalar kentinde seviş benimle…
Saçlarını yüzüme ört, gecem güzel koksun
Bir nefesi yarım bırak öpüşünle
Bir nefesi gözlerimde.
Ciğerlerimi delercesine, nerede başladıysa
Orada son bulsun…
Umut Köksal