Geçen gün 10 bölümünü üst üste izlediğim Kulüp dizisinin ardından Türkiye toprakları üzerinde yaşamış olan Yahudiler üzerine biraz tefekkür etmek istedim. Bu tefekkürümü somutlaştırmak amacıyla da bu yazımı yazmaya karar verdim. Kulüp dizisinde emeği geçen tüm emektarlara teşekkürü bir borç bilirim. Dizinin sanat yönetmenliğini kim yapmış bilmiyorum ama dekorlarla çok güzel atmosfer yaratmış. Selim karakterinin kostüm ile ilişkisini de çok uyumlu buldum. Kostümcüye de ayrı bir teşekkür etmek isterim. Salih Bademci harika bir karakter analizi yapmış. Zaten kostümleri, saçı, diksiyonu ve üslubu da onu desteklemiş görünüyor. Yapmış olduğu karakter analizinin fiziksel ve psikolojik boyutlarına hayran kaldım.
Ben İslamcı bir kültürde doğdum ve yaşlanıyorum. Böyle bir atmosferde bulununca da Yahudi halkalarına karşı oluşmuş ve ne yazık ki hâlâ devam eden kötücül düşüncelere şahit olabiliyorsun. Çoğu İslamcının ortak düşmanı Yahudiler, diye bir ifade kullanırsam sanırım yanlış olmaz. Belki de İslamcıların bu tutumu İsrail devletinin o bölgede bulunan halklara karşı tutumları ile doğru orantılıdır. Tabii her dinin kendisini mutlak doğru kabul ettiğini ve hegemonyasını sürekli arttırmak istediği gerçeğini şişkin montumuzun iç cebinde saklarsak.
Geçen haftalarda Türk tarihi çalışırken minnacık bir cümleye 6-7 Eylül Olayları, diye bir şeyin sıkıştırılmış olduğunu gördüm ve merak ettim, aldım telefonu elime, googleledim hemen onu, Wikipedia’dan okudum. 6-7 Eylül Olayları; o tarihte Türkiye’de bir gazetede ‘’Selanik’te Atatürk’ün evine bombalı saldırı’’ diye bir haber çıkıyor. Bununla beraber zaten Türkiye’de Kıbrıs Türkleri ile ilgili hareketlenmeler mevcut olduğu için bu olay da toplumda hemen bir asabileşmeye neden oluyor ve insanlar ya da saldırganlar Samatya’ya giderek bölgede bulunan azınlıkların dükkanlarına, evlerine saldırılıyor, kadınlara tecavüz ediliyor, insanlar öldürülüyor. Maalesef bu zamana kadar böylece önemli bir yaşanmışlığı bilmediğime ve duymadığıma üzüldüm. Zaman zaman bu tür olaylar Türkiye’nin kabarık CV’sini daha da zenginleştirmiş.
6-7 Eylül Olayları gibi şiddet içeren, katleden, sürgün ettiren olaylar yaşanmamış olsaydı. Bugün bu toprakların bir kısmında güzel kiliseler, ayinler, farklı gastronomi kültürü, mimari, kıyafetler, müzikler, filmler, diller ve sayamadığım birçok zenginlik olabilirdi. Bu farklılıklar elbette çağdaşlaşmaya da katkı sağlardı çünkü farklılıklara saygı duyulan bir ortamda farklılaşmaya da büyük tepkiler verilmez diye düşünüyorum.
Geçmiş zamanımızdan pişmanlık duyarak, kabullenerek geleceğimizi şekillendirebiliriz ama geçmişimizi görmezden gelerek, pişmanlıklar yaşamadan geleceğimizin de bugünden ibaret olabileceğini düşünüyorum. Bu cümlelere istinaden şu an bile var olan azınlıklara nasıl davrandığımızı gözümüzün önünden bir film şeridi gibi geçirme zamanıdır. Bireysel olarak bir şey yapmamış olabiliriz ama yapanların destekçisi olmuş olabiliriz.