Parmak uçlarında yürüyen bir şiir yaklaşıyor sinsice yamacıma…
Nice korkak dağların cenk meydanında,
Hilebaz bulutlar yeryüzünden yana cephe alıyor.
Mor menekşeler bırakıyorum ölümün uçurumuna..
Dünyanın kirine bulanmış masum çocuk gülüşleri toplu intiharda…
Düşlerimiz çöle yağan kar taneleri gibi, birbirinden farklı, akıbetleri ise kumların alevleri..
Cibran der ya hani,
“Kum ve köpüğün arasında yürüyorum, Bir gün ayak izlerimi silecek med
Ve rüzgar köpüğü götürecek elbet..”
Bir gün felek bu şiiri de yalnızlığımdan kalan tortulara gömecek..
Mor menekşeler bırakıyorum umut Şehitlerinin avuçlarına.
Zenci bir kızın mango kokan saçlarından tutunuyorum hayata..
Billurdan saraylarım tuzla buz,
Belkıs eteklerini salıyor suya…
Ehrimen! Uzak dur artık “Aşk” Süvarilerinden!
Gamzeleri göz yaşından yosun tutmuş bir gece kadar hasretler ışığa…
Mor menekşeler bırakıyorum tutsak kalmış özgürlüklerin tabutuna..
Parmakları mürekkep karası şairlerin ellerinden öpüyorum
Ve bir suskuyla mühürlüyorum dudaklarımı “Allah’ın Adıyla!”…
3 comments
eksiksiz olmuş.
tebrik ederim.:)
bir gün bende böyle güzel şeyler yazabilecek miyim acaba
Cümlelerin çok hoşlar.Dağ gibi cümlelerin var ama neden aralarında köprü yok?Okuyucu halatla geçmek durumunda kalıyor karşıya ki bu tehlikeli,bazı dağlar çok sarp,halatla dahi geçilemez…Birkaç istisna hariç güzel cümleleri ardı ardına koymuşsun,bu da genel konunun ancak zorlama düşüncelerle taslak olarak belirebilmesine sebep olmuş.
denilenin aksine köprüsüz hali okuyucuyu düşünmeye sevk ettiğinden daha hoş duruyor ve artık kopyalarını okumaktan sıkıldığımız şiir modelinin üstüne çıkmış gibi duruyor, özgün yolunuzun üstüne koyarak ilerlemenizi, hoşunuza gittiği gibi yazmanızı tavsiye ederim, kaleminize, yüreğinize sağlık