Ben, çok akıllı bir adam değilim. Çok büyük bir cesaretim de yok. Gerçi, herkesin salaklaştığı belli dönemler vardır elbette. Fakat, yanlış zamanda yanlış yerde büyüdüm ben. Eskisi gibi güzel şiirler yazan adamlarda yoktu dönemimizde. Hani aynı dönemin insanlarıyız sonuçta, bilirsiniz. Ya, elbet vardır bir yerlerde güzel şiir yazanlar. Fakat dönem bu ya, parası olmadığı için okutamıyordur bizlere. Belki de ben, sizi anlatan bir şiire denk gelemediğim için kötülüyorumdur onca şairi. Bende yazarım bazen bir şeyler, fakat belli bir zaman sonra, bozulmaya başlıyor insan. Yazsan ne olacak, sanki okutabileceksin diye. Ne kadar cesaretsiz olduğumu siz düşünün bayan.
Şey kusura bakmayın, başladığım cümlenin gidişini kestiremiyorum sizi düşünürken. Benim gecelerim serin oluyor. Yalnız ve soğuk. Tabi sizinki nasıldır bilemem. Mesela bulunduğunuz yerde hava nasıl bayan? Söylemesi abes ama benim bulunduğum yer kalabalık. Boğuk bir boş boğazlılık hâkim koca memlekete. Herkes garip. Yada değil. Normal de olabilir belki insanlar. Yani ben, ben biraz dikkat etmemiş olabilirim. Mesela, burada çiçekler çok fazla açılmıyor. Kaldırım kenarlarında karnımız aç diyen insanlar var. Sahiden açlar mı acaba? Birçok insan soruyordur bunu onları gördüğünde. Sahi onlar gibi hissettim bir an kendimi. Mesela siz, sizde bana onlara bakılan gözle bakıyor olabilirsiniz!
Ya kusura bakmayın. Size olan hislerimi anlatamıyorum tam olarak. Belki de anlatmak istemiyorumdur. Ben hep, benimle mutsuzluğu göze alabilen bir kadın isterdim hayatımda. Fakat sizi görünce fikrim değişti. Sanırım sizi mutsuz etmekten korkuyorum artık. Yada ne biliyim heyecan vericisiniz işte, anlatamıyorum. Tabi ki, her zaman olduğu gibi boş bir yazı oldu sanırım bu da. Fakat içimde kalmasın istedim.
Aklıma gelmişken bayan. Bakışlarınız bana, cam kenarında duran kuşun yere düşmesinden korkan bir hanım efendiyi anlatıyor. Yada ben öyle anlıyorum. Evet, gayet iyi anlıyorum. Kusura bakmayın…