Ama’nın benden ayrı başkalarında kadeh tokuşturduğu perondayım. Zaten benim de işim olamaz artık bahanelerle. Üstü açık araba misali üstü açık yalanların özürlerinin güzelliğini çektiremem daha fazla kaderime. Gün ayıyorsa bir yerlerde, çok yakınımda bir sürü insan hayata fısıldıyorsa ve bana ne çilekleri bende rehin olan portakalları kıskandırıyorsa bu dizilen düzen çeyrek zaman akıbetinde derhal değişmeli! Olgunlaşıyorsun a Çiçek! Yapraklarında gündüz vakti telaşlandırdığın dalların üzüm yemiş tutarsızlığı… Bu dallar sensiz sabahlar mıydı, bu dallarda sen dolu çizgiler artı Deniz’lerde kalır mıydı?
Keşke’nin yudum su içmediği ve sıcaktan bunalarak ölüme saniyeler saydığı anların şahitliğindeyim. Artık acıları yalnız başıma göğüslemek dişi sineğin erkek sineğe yüz vermeyip acıların koynunda köstek olup erkek sineğin ölmesine sebep olması gibi bir şey.
Günahın vitrininde ekose eteklerin mankenin üstüne oturduğunu görüp kıskançlığımın zirve yapmasına sebep olacak hadiseleri doğurmasının üzüntü şurubu da olmayacağım. Hasta günler ölüyor da Mutlu sevinçler neden ayaklanmasın?
Gözlerim taş biriktiriyor asfalta; takılıp düşeceksen ben artık büyüdüm şarkıları söyleme bir daha. Gözleri bahar içirten bir kız gördüm uzaklardan; ben de gözlerim maytap geçmeyip mutlulukla, gözlerimden bahar çiçekleri yağdırıyor sanıyordum adeta. Benden güzeller de varmış, benden güzel kaderleri olup benden güzel kaderlerine özçekim yaptırıp bana nispet yapanlar da varmış. Saçmalarım işte ben böyle bazı bazı, baksana boyu da çok uzun ve gerçekten güzel!
Ama ben kıskanıyorum yaz gibi Nazlı ve kedi gibi nankör bazı bazı…
Sevinç şakımaları kışlık etek gibi, olmadı üstüme; kilo aldırmış bana depresif dekoltelerim… Şimdi sus ve beni dinle; bana bakıyor derinlerden bir yerlerden kendim, kendim kendimi görmek için çırpındıkça başkalarına hep kalabalık geliyorum, yanaşmıyor hiç kimse. Ama, ama’nın dili de kesildi; hayır’lar kan ter içinde; evet düşmanı yeni evliler bana yollamıyorlar kahkaha bağlamalarını. Bir türlü türkü çığıramadık ama hayat benim de gözlerim güzel! Çok da iyi saçmalar, çok da iyi toparlarım cümlelerin ışık hızıyla gitmekten son anda kurtulan sebepsiz acılarını… Sadece kendimi toparlayamadım, bu iş hep böyle mi sürecek?
Haydi kalk da silkele şu halıları; silkelenemedi gençliğinin ipsiz kaygıları, bırak da halılar gün yüzü görsün. Ama benim de yaşamak istediklerim güzel!
Hey! Avluda kalan çirkin kız; örtme benlerini öyle, doğarken bende de siğil mevsimi vardı bak şimdi ben bende ne güzel… Elbet görüneceğim kendi güzelliğimde bir başkasının güzelliğine. Elbet soluyacağım sonbaharsız, kışsız yaz akşamlarını… Bak! Gözlerim ne güzel! Bazen fark edilmiyorlar onlar da benim gibi. Tıpkımın aynısı. Yok! Bir daha tövbe, kendimi aşağılarsam basamakları belirsiz merdiven olurum.
Ama, ama ne çirkin! Gitsin ve bilsin, gün sızısı halka açık muhabbetlerdeyse ben kalırım gişe rekoru tozpembe filmlerde. Mavi gözlerin közlere baktığı derinlikte ben yeşil sunarım ağaç buhranıma.
Bir de bir şarkı söylerim susmalı konuşmalı, es’imde eser nazlı şaşırtmalarım…
Dilara AKSOY