Tanrı’nın belki de insanlar üzerinde yarattığı en büyük yanılgı layık olduklarımızla layık olmak istediklerimiz arasındaki ince çizgide kaybolmamız ve bu yanılgıdan doğan ait olma isteğimizin her zaman hata vermesi.
Öncelikle insan haklı olarak kendi kapasitesinin altındaki hiçbir varlığa, kavrama, olguya bir kere bile düşünmeden bakmıyor. Çünkü yeni dünyanın şartları bunu gerektiriyor. Layık olduğunu düşündüğü her şeyi kapasitesinin en üst seviyesindekilerden seçiyor. Halbuki insan değişkendir. Depresyon, histeri, hatta hastalık bunlar insanın ruhsal dengesizliklerinin ana kaynakları ve kapasitesi ister istemez haklı olarak bu zamanlarda çok düşüyor. Bu saydığım öğeler de insanı zorlamaktan başka hiçbir halta yaramıyor. Layık olduğumuzu düşündüğümüz öğeleri biraz tutarlı ve mantıklı seçseydik gerçekten bugün evliliklerdeki boşanma oranları çok düşük olurdu. Çünkü gerçekten tam da bahsettiğim sebepten insan yeminini ettiği hastalıkta ve sağlıkta kavramına saygı göstermiyor bu parlak evliliklerden dolayı. Rol model eşler alınıyor ve mantık çerçevesinde terslik olmazsa bol kavgayla yine de bir ömür geçiyor. Layıklığımız üst seviye olduğundan da dengesizlikler 2-3 günden uzunsa yol veriliyor. Kafa karıştıran ilk kavramlardan bu bana göre insani değerlerde.
İkinciye gelirsek layık olduğumuza inandığımız öğede başarıya ulaşıp elde edersek ait olma ihtiyacımız. Her insan ait olmak ister. Hayatının her döneminde birine ait olmaya çalışır. Bu işi ilk başta anne kendi seve seve üstlenir ancak bir zaman sonra bu yetersiz kalır. Sonunda kendi yönelimlerimize göre layık olduğumuz kişileri, hobileri, yaptığımız işleri en güzel, en mükemmel şekilde tutarak yüksek verim almaya çalışırız ve en doğru arkadaş, dost; en doğru insan da, eş olur. Ama kendimize göre tabii ki. Bu doğruları tutarlı seçebilseydik egolar belki kalırdı ama her insanın potansiyel kötülük yapmaya iten duygusal çalkantıları kalkardı ve daha gelişmiş toplumlar olurduk. Unutmayalım ait olmak istemek kolay, ait olduğunu hissetmek çok zor.
Kendi hayatımızın CEO’su olmaktan başka bir işimiz yok aslında ama çoğumuz beceremeyip sonunda elimize emeklerimizden dolayı bir saat verilip (burada bu kefen oluyor.) yolcu ediliyoruz. Hayatını batırmak aslında ölümün ta kendisi.